Kitabın kahramanı Baytleby’e hem sinir olup, hem gülüp, hem de fena halde üzüldüğüm bir kahramanım olmamıştı hiç. Okurken tavırlarına, neden böyle yaptığına bir türlü anlam veremedim ta ki kitabın sonuna kadar. Ben olsam Bartleby gibi davranır mıydım bilmiyorum ama bazen yalnızlar ve hayattan kendilerine dair hiçbir umut ışığı göremeyenler için bu hayat çekilmez oluyor onunda farkındayım.
Bartleby; katiple tanışmadan önce ölmüş kişilere giden mektupların yakılmasıyla görevli bir departmanda çalışmış ve o insanların belki de hayata tutunmalarını sağlayacak şeylerin (para-özür-hediye vs.) kendi ellerinden her geçtiğinde kendisi de giderek tükenmiştir. Yaşadıkları çevreye ve ya çağa ayak uyduramayan insanlar yaşarken de ölürken de yalnızdırlar. Kitapta Bartleby ise direnişte bulunmadan direnen, düzenin karşısında sessizce duran, yaşarken ölmeyi seçenlerden…
Bartleby’in kendi özgür iradesiyle her şeye karşı söylediği “yapmamayı tercih ederim” tavrını mecburen yapmak zorunda olduğumuz şeyler karşısında yapamıyoruz ne yazık ki ..Kitaptaki Bartleby’in tavrı patronunu vicdanlı ve empati yapmaya sürüklüyor bu da örnek alınası bir davranış şekli..
Kitaptan Altını Çizdiklerim:
- Mutluluk ışıkla cilveleşir, biz de dünyanın neşe dolu olduğunu düşünürüz.
-Dar görüşlü kişilerin bitmek bilmeyen uzlaşmazlıkları, sonunda daha yüce gönüllü olanların en iyi kararlarını bile yıpratır.
- Samimi bir insanı pasif bir direnişten daha çok hiçbir şey çileden çıkaramaz.