Kayıp Kızlar Adası
Okumak için ertelediğim ancak okuduktan sonra neden erteledim diye kafamı duvarlara vurduran bir kitaptı. Kesinlikle beklentilerimin üstünde çıktı ki zaten beklentilerim çok yüksekti. İsminin ve kapağının albenisinin yanı sıra konusunun da büyük bir albenisi vardı ve okuyunca çok daha başarılı bir kurgusu olduğunu gördüm.
‘’Zamanınız geldi mi yapacak bir şey kalmazdı. Denizaltı batardı. Tavşan sizi kapıverirdi. Kurtarıcınız olsun ya da olmasın, bir şekilde yenilirdiniz.’’
Rhonda Farr’ın bir kızın kaçırılışına tanık olmasıyla asıl olaylar başlıyor. Rhonda kızı kaçıran tavşan kostümlü bir adam gördüğü halde orda öylece kalakalıyor ve bir şey yapamıyor. Bu konuda kendisine çok kızmış olsam da olayların çözülmesine ve geçmişin ortaya dökülmesine sebep oldu bu durum. Kaçırılan kızı aramaya koyulurken Rhonda aynı zamanda yıllar önceki arkadaşının da kayboluşunu hatırlar.
Rhonda’nın geçmişteki anılarına yola çıktıkça onun çocukken anlayamadığı şeyleri zamanla anladığına da tanık oluyoruz. Arkadaşı Lizzy ve onun babasının yaptıklarını sonradan fark eden Rhonda’nın yaşadıkları kesinlikle o satırları okuyanları da etkileyecektir.
‘’Hayat kötü şans ve kargaşadan ibaretti.’’
Kitap ayrı bölümlerden oluşuyor ve hem Rhonda’nın geçmişine hem de bugününe tanık oluyoruz. Böyle olunca da aslında geçmişten gelen olayların şimdiye yansımasını çok daha net bir şekilde görüyoruz. Bu açıdan kitabın kurgusu çok çok etkileyici olmuş. Gece başlayıp gün doğarken bitirdim kitabı. Böylesi bir kitapta zaten okurların elinden kolay kolay düşmez.
‘’Bazen bir insanın en çok ihtiyaç duyduğu şey affedilmektir.’’
Kitap boyunca seri şekilde gerçekleşen olaylar temponun hep yüksek kalmasını sağlıyor.
Ayrıca kitap boyunca yaşananların altından çıkan isimlerin beni oldukça şaşırttığını da söylemeliyim. Her bir olayın sırrı çözüldükçe ‘’Ne?! Nasıl yani?!’’ diyerek haykırasım geldi. Ki en çokta bu yönüyle kitabı sevdim.
Beş üzerinden beş yıldız verebilirim kesinlikle.
‘’İnsan küçükken büyük değişiklikler olurdu, ama yetişkinken bunların ne olduğu tam olarak hatırlanmazdı. Tek yapabildiğiniz perdeyi açıp geçmişi kısmen hatırlayabildiğinizi düşünmek olurdu.’’