Kayıp Sembol, Dan Brown'nun Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlardan sonra okuduğum üçüncü romanı. Konusu okuduğum diğer Dan Brown kitapları kadar etkileyici olsa da, karakterlerin sağlamlığı diğer kitaplarındaki karakterlere göre vasat kalmış. Romanın sürükleyiciliği ve temposu diğer kitaplara göre daha alt düzeyde. Romanın baş karakteri Longdon'un rol arkadaşı diğer maceralarından da aşina olduğumuz gibi yine bir kadın. Kendi düzeyindeki bir bilim kadını ile -ana teması masonluk olan- gizemleri çözmeye çalışıyor. Longdon, önceki kitaplarda Avrupa'daki gizemleri çözerken, bu kitapta ABD'deki gizemleri çözmeye çalışıyor.
Dan Brown'un kitaplarını sadece bir roman olarak düşünmemeli. Brown, diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitapta da tamamen gerçek araştırmaların üzerine kurgulanmış, kimsenin bilmediği gizli belgeler, tapınaklar, tarikatlar, semboller, gizli güçler ve daha birçok bilinmeyeni harmanlayarak bir roman ortaya çıkarmış.
Brown'nun diğer kitaplarından aşina olduğumuz sert eleştirel bakış acısı bu kitapta sekteye uğramış gözüküyor. Brown, bu son kitabıyla masonluğu öcü olmaktan çıkarmaya çalışmış. Kitabın son sayfalarında etkili bir Hristiyanlık vaazı çekerek imana gelmiş, Robert Laongon'u da imanın kapısına yaklaştırmış gibi gözüküyor.