Yakın gelecek... Önceden tahmin edilemeyen bir salgın Dünya'yı vurmuş sadece 0 grubu kan sahibi insanlar hayatta kalmıştır. Medeniyet çökmüş, bilinen dünya geride kalmıştır. Amerika gelişmekte olan iki gücün yaklaşan savaşının beklentisi içinde huzursuzdur. Kızılderili ulusuna eski şanına kavuşturmayı arzulayan şef Hiowi'nin arkasında birleşmiş olan Birleşmiş Kabileler Ulusu ( BKU ), kutsal toprakları yavaş yavaş geri almaktadır. Yeni Ruhban Sınıfının tüm ülkeyi Hristiyan değerleri altında birleştirmesi hayalini gerçekleştirmek adına her şeyi yapabilecek olan lider Samuel Colt ise yerel çetelere yitirdikleri şehirleri sınırlarına geri katmak istemektedir. Bu iki büyük gücün kaderleri daha önce Beyazadam ve Kızılderili ulusu arasında gerçekleşmiş olan eski bir savaş alanında belirlenecektir: Liitlebighorn. Gizemli bilim adamı Greaves ve ortağı Cortez, bir genelevden kurtardıkları kızılderili kız olan Anna'nın dünyanın kaderini değiştireceğine inanmaktadır, bu kızı Montona'ya götürmek için yola koyulurlar...
Kıyamet gelip geçtikten sonra, ufak topluluk yaşamına geri dönüş yaşanmış olan Amerika'da her sokak serserisi ve psikopat için kendini yuvada hissedebileceği bir yer vardır: Yeni Ruhban Sınıfı. Evangelist zırvalara sığınıp bir korku toplumu yaratmaya çalışan Colt ve yoldaşları otorite adına kullanıldığı zaman her ideolojinin nasıl çürüyeceğini güzel örnekler teşkil ediyorlar. Hiowi ise barışçı ve atalarının görüşlerine saygılı olmaktan başka bir arzusu olmayan bir şef. Ancak genç, zeki ve hırçın Agiha onun konseyinde yer bulduktan sonra inandığı totemlere olan sadakati sorgulanmaya başlıyor. Agiha, kendi intikamı adına tüm bir ulusu topyekün savaşa sokabilecek kadar öfkeden kör olmuş. Örgü içerisinde 2 zıt karakter birbirlerine yakın duruşlara geliyorlar: Colt ve Hiowi. Colt, sömürdüğü dini zırvaları bir imgelem olarak deneyimleyince, vicdanına kavuşuyor ve hareketlerini sorguluyor. Hiowi ise otoriteye tutundukça inançlarından uzaklaşıyor. Alttan altta Makyavellist sorgular yürütülürken çokça dini motif ve alıntı kurguyu süslüyor.
Cortez, eski bir milis, CİA işkencecisi. İşkence etmesi için ona yollanan bir imam ise tüm görüş ve bakış açısını değiştiriyor. Anna, kimlik bunalımı yaşayan genç bir kız; Kızılderili olmasına rağmen katı hristiyan değerlere bağlı bir topluluk olan Amishler tarafından büyütülüyor. Tüm tanıdıkları öldükten sonra dünyayı keşfetmek için güvenli sınırlarının dışına çıkıyor ancak tutsak edilip köle olarak satılıyor. Greaves, çok zeki olduğu halde sosyal ilişkilerde başarısız bir bilimadamı. Anna'yı dünyayı kurtaracak bir melek olarak görüyor ( ki kendisi ateist ve dini motiflerle amaçlarını açıklaması bir tutarsızlık olarak göze çarpıyor ). Linda, ailesiyle yaşadığı sorunlardan sonra evden kaçmış ve fahişelikle hayatını kazanan zeki ve hayatta kalmasını bilen bir kadın, zamanla Anna için bir abla figürüne dönüşüyor.
Görüldüğü üzere çok sayıda stereotip kullanan yazar geneline bakıldığında hakkını vermiş gibi gözüküyor. Klinik gaddarlıktan ve tahakküm arzusundan detaylı biçimde bahseden örgü çok sayıda fazlasıyla yalın olmak üzere Freudyen önerme içeriyor. Karakterler çok kullanılmış olmalarına karşın farklı olmayı başarıyorlar. Motifler daha çok dini ve hepsi Anna'nın bir mesih olduğu algısını desteklemek için kullanılmış. Her şeye kadir virüs ise kontrol arzusunun vücut bulmuş hali olarak okurun karşına çıkıyor. Şiddeti kullanırken biraz aşırıya kaçtığı düşünülebilir yazarın, ancak hayatta kalmak adına verilen çabanın vurgulanması görevini yüklendiği için örgüde ve kullanıldığı ortamlarda göze batmıyor ( gene de zayıf kalplere göre değil ).
Aksiyonla dolu kurgusu, Kızılderili tarihi ve inanışlarını araştırdığı belli olan yazarın verdiği bilgiler, sürükleyici olması artıları. Stereotiplere çok bel bağlaması ve henüz karşılaşılmamış bir karakter kullanmaması, Viroloji konusundaki yanlış bilgiler ise eksileri.