''Kendimi bütün ruhumla unutmanın uykusuna bırakmak istiyordum. Unutmam mümkün olsaydı, unutmak sürekli olsaydı, gözlerim kapansaydı da azar azar uykunun ötesine, mutlak hiçliğe gömülebilseydim, varlığını artık hissedemez olacağım noktaya varsaydım, bir mürekkep damlasında, bir musiki ahenginde ya da renkli bir ışında erir giderdim ve sonunda dalgalar ve şekiller öyle büyürlerdi ki, hissedilemezin içinde silinir, yok olurlardı. O zaman dileğime kavuşurdum...''
(Sadık Hidayet,Kör Baykuş)
"Hayat özenle ve soğukkanlılıkla herkesin maskesini indirir. Birkaç maskesi vardır herkesin, kimisi bu birkaç maskeden yalnız birini kullanır, sürekli kullanılan o maske de doğal olarak kirlenir, yıpranır. Tutumlu kimselerdir bunlar. Kimisi kendi maskelerini çoluğuna çocuğuna saklar. Kimisi durmaksızın yüz değiştirir ama yaşlandıkça anlarla ki bu, onların son maskesidir. Pek çabuk eskir bu sonuncusu da. Ve işte o zaman hakiki yüzleri çıkar ortaya o son maskelerinin ardından."
(Sadık Hidayet,Kör Baykuş )
''Senin derdin o kadar derin ki, gözlerinden belli oluyor. Ağlayacak olsan, gözyaşı gözlerinin derinliklerinden gelir; belki hiç gelmez!''
(Sadık Hidayet,Kör Baykuş)
"Uzun zamandır bende, diri diri dağılmakta, parçalanmakta olduğum duygusu belirmişti. Yalnız cismim değil, ruhum da, aralarında bir uyuşma olmaksızın, kalbimle sürekli zıt gidiyorlardı. Garip bir dağılma ve bölünmeden geçiyordum sürekli. Bazen bir şey düşünüyor, buna kendim de inanmıyordum. Bazen içimde kendime karşı bir acıma duygusu beliriyor, ama aklım ayıplıyordu beni. Birisiyle konuşsam, bir şey yapsam, türlü konularda söze karışsam gönlüm başka yerde oluyordu, aklım başka yerde, ve ayıplıyordum kendimi. Dağılan, çözülen bir kitleydim ben. Sanki ben hep böyleydim, böyle de kalacağım: acayip, biçimsiz bir karışım..."
(Sadık Hidayet, Kör Baykuş)
"Öyle sanıyorum ki, zamanın geçişi ve insanların seneler ilerledikçe karşılaşacakları değişmeler, bende bin kat daha hızlı ve sert oldu. Ama beri yandan bu gelişmelerin getirdiği mutluluklar toplamı sıfıra doğru geriledi, hattâ sıfırında altına düştü. Bazı kimselerin ölümle savaşı daha yirmisinde başlar; birçokları da yağı bitmiş lambalar gibi, sessiz yavaş, ecelleriyle sönerler."
(Sadık Hidayet,Kör Baykuş)
"Yalnızlık ve inziva sonsuz, koyu yoğun gecelere benziyordu. Koyu, yapışkan, bulaşıcı karanlıkları olan ve boş kentlere çökerek şehvet ve kin uykuları yaymayı bekleyen gecelere benziyordu."
(Sadık Hidayet,Kör Baykuş)
"Tanrı gerçekten var mı, yoksa kutsal imtiyazlarının korunmasını gözeten bu yeryüzü güçlüleri tarafından, vatandaşlarını daha da rahat sömürebilmek için, kendi tasarılarına göre mi yaratılmıştır; yeryüzünün gökyüzüne bir yansıması mıdır; bu gibi şeyleri artık umursamıyor, ben yalnız sabaha çıkıp çıkmayacağımı bilmek istiyordum. "
(Sadık Hidayet,Kör Baykuş)
"Ölümün karşısında mezhebin, imanın, itikadın ne kadar gevşek ve çocukça olduğunu hissediyordum. Sağlığı yerinde ve mutlu olanlar için, eğlencelik şeylerdi bunlar. Ölümün ve çektiklerimin korkunç gerçeği karşısında, kıyamet günü üzerine, ruhun ahretteki mükâfatları üzerine bana telkin ettikleri şeyler, tatsız bir aldatmaca oluyordu. Bana öğrettikleri dualar, korkusu karşısında etkisizdiler."
(Sadık Hidayet,Kör Baykuş)
"Kalp durunca duygular düşünceler de kayboluyor mu, yoksa kılcal damarlarda kalan kan sayesinde belli belirsiz bir hayat sürüp gidiyor mu?"
(Sadık Hidayet, Kör Baykuş)
" Ölüm ki geçer gider, bütün düşünceleri paramparça eder, en ufak dönüş ümidi bile bırakmaz geride !"
(Sadık Hidayet,Kör Baykuş)
"Bana benzeyen, görünüşte bendeki ihtiyaçlara, tutkulara, arzulara sahip bu insanlar niçin kırarlar beni?"
(Sadık Hidayet, Kör Baykuş)
"Yalnız cismim değil, ruhum da, aralarında bir uyuşma olmaksızın, kalbimle sürekli zıt gidiyorlardı. Garip bir dağılma ve bölünmeden geçiyordum sürekli."
(Sadık Hidayet, Kör Baykuş)
"Ben hep,dünyada susmaktan daha iyi bir şey yoktur.Butimar* gibi olan insan daha iyi insandır diye düşünürdüm.
* Butimar : bir kuştur,deniz kıyısına çöker,denizin birgün kuruyacağını düşünür,bu tasa yüzünden de su içmez hiç."
(Sadık Hidayet,Kör Baykuş)
"Lakin tek korkum: Yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan. Hayat tecrübelerimle şu yargıya vardım ki, başkalarıyla benim aramda korkunç bir uçurum var, anladım, elden geldiğince susmam gerek, elden geldiğince düşüncelerimi kendime saklamalıyım. Ve şimdi yazmaya karar vemişsem, bunun tek nedeni, kendimi gölgeme tanıtmak isteğidir."
(Sadık Hidayet, Kör Baykuş)
"Böyle durumlarda herkes, güçlü bir alışkanlığa, bir tutkuya sığınır: Ayyaş içer, edebiyatçı yazar, yontucu taşı yontar, acısını dindirmek için her biri, en kuvvetli içgüdüsünden medet umar ve gerçek sanatçı, kendi bağlarından şaheserler yaratır. Ama ben, ki zevksiz ve biçare biriyim, ben ne yapabilirim?"
(Sadık Hidayet,Kör Baykuş)
''Bir rüya gören, rüya gördüğünü bilen, uyanmak isteyip de uyanamayan biri gibi afallamış, kalakaldım.''
(Sadık Hidayet, Kör Baykuş)
"Oydu bütün hayatımı zehirlere bulayan. Hayır, hayatım ta baştan zehirlere bulanmıştı benim. Ben başka türlüsünü değil ancak zehirlenmiş bir hayatı yaşayabilirdim."
(Sadık Hidayet, Kör Baykuş)
"İçimde ilk görüşten kalma, aşina bir duygu: Ben onu tanıyorum. İki sevdalı hep aynı hisse kapılmazlar mı, birbirlerine önceden rastladıkları, aralarında esrarlı bağlar olduğu duygusuna kapılmazlar mı? Bu aşağılık dünyada ya onun aşkını isterim, ya da hiç kimsenin! Hem mümkün mü bir başkasının beni etkilemesi?"
(Sadık Hidayet,Kör Baykuş)
"Ruhuma hangi zehri damlatmıştı ki, onsuz olamıyordum."
(Sadık Hidayet,Kör Baykuş)
"Onu kendi tenimin sıcaklığıyla ısıtmak istedim, ona kendi sıcaklığımı verip ölümün soğukluğunu ondan almak istedim."
(Sadık Hidayet,KörBaykuş)
"Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen yaralar.
Kimseye anlatılmaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar. Biri çıkar da bunları söyler ya da yazarsa, insanlar, yürürlükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem saygılı hem de alaycı bir gülüşle dinlerler bunları. Çünkü henüz çaresi de, devası da yoktur bu dertlerin. Tek ilacı şarap yardımıyla unutmaktır. Afyonun ve uyuşturucu maddelerin sağladığı sahte uykudur."
(Sadık Hidayet, Kör Baykuş)
"Acaba birgün bu metafizik olguların, ruhtaki bu kendinden geçme halinde uykuyla uyanıklık arasında beliren gölgeler yansımasının sırrı anlaşılacak mı?"
(Sadık Hidayet, Kör Baykuş)