Yazarın 8 hikayesinin toplandığı bu eser her şeyden önce en çarpıcı kitap isimleri dalında üst sıralara oynar. En çok hangisini sevdiğime karar veremediğim, günümüz dünyasının kaybedeni ama kendi dünyasının zirvesine çıkmış bu kahramanların öykülerini okurken bir kez daha böyle bir eserin bizim dilimizden çıkmış olmasının ne büyük bir şans olduğunu düşündüm. Öyle isabetli gözlemler, bilindik huzursuzluklar, ince eleştiriler ve kıvrak bir kelime kullanımı var ki öykünün kahramanıyla ya da yaşadıklarıyla hiç benzer yanınız olmasa bile birebir empati kurabiliyorsunuz. Her hikayede tanıdık bir şeyler var ve yapmak isteyip de yapamadıklarımız. Bazen "Beyaz Mantolu Adam" umursamazlığında kendini rüzgara bırakmak istiyor insan. Ya da cesaretini toplayıp son zamanlarda okuduğum içten içe en ürkütücü hikaye olan "Unutulan" gibi tavan arasıyla yüzleşmek. Ufak tefek her şeyi kafamıza takıp büyüttükçe büyütüp "Korkuyu Beklerken" kendi kendimizi kapadığımız kafesimizde "Bir Mektup" yazmak belki de hiç gönderilmeyecek. Ya da ölmüş birine gönderilecek. Hani neredeyse yalnızlığı, kaybetmişliği sevdiriyor insana bu kitap. Ve en son cümlede "buradayım" diyebilenlerden biri olmanın hüzünlü huzuru çöküyor insanın içine.