Oğuz Atay'ın hikayeleri, gündelik hayatı kavrayış derinliği, anlatım zenginliği ve okurunu alıp götürmedeki enerjileri bakımından romanlarından geri kalmıyor. Kitaba adını veren hikayenin "Korkuyu Beklerken" kendini evine hapseden kahramanı, Atay'ın edebiyat güzergahındaki farklılığının en büyük kanıtlarından. Yazarın bu kitaptaki ilk hikayeyle var ettiği "beyaz mantolu adam" da öyle. Tavanaralarına saklanan eşyadan, gazetelerin dert köşelerine gönderilen mektuplara kadar "Türkiye'nin ruhu"nu hep aynı maharetle kavrıyor Oğuz Atay.
Oğuz Atay'ın hikayeleri, gündelik hayatı kavrayış derinliği, anlatım zenginliği ve okurunu alıp götürmedeki enerjileri bakımından romanlarından geri kalmıyor. Kitaba adını veren hikayenin "Korkuyu Beklerken" kendini evine hapseden kahramanı, Atay'ın edebiyat güzergahındaki farklılığının en büyük kanıtlarından. Yazarın bu kitaptaki ilk hikayeyle var ettiği "beyaz mantolu adam" da öyle. Tavanaralarına saklanan eşyadan, gazetelerin dert köşelerine gönderilen mektuplara kadar "Türkiye'nin ruhu"nu hep aynı maharetle kavrıyor Oğuz Atay.
Beyaz Mantolu Adam: Eylemsizliğin eylemini, önyargıların bizi oradan oraya savurmasını, toplumun yozlaşmasını, toplumun birlikte yaşama amacını araç olarak görmesini, bunların bireyin ruhundaki buhranını kendisiyle yüzleşmekten korkan topluma anlatıyor. Beyaz mantolu adam, toplum için bir aynadır. Mutsuz sonla başlamak, peşi sıra gelecek olan diğer hikâyeler hakkında da adeta klark çekiyor ve buhranın dumanıyla haberleşmek istiyor. Buram buram buhranı tez sezdiriyor. Oğuz Atay'ın dilini biliyor muyuz sevgili okur?
Unutulan: Bir kadının bana da, "Seni çok mu yalnız bıraktılar sevgilim?" diye sormasını istedim; o cümle(ye) vur(ul)duktan sonra. Hâlâ da istiyorum, isterim. Elbette kendimi vurmadan ve beynimi hamamböcekleri kemirmeden...
Korkuyu Beklerken: Yer yer olaydan sıkılarak kopsam da kendimden de aşina olan cümlelerle karşılaşmak; yıllardır görüştüğün hatırşinas dostunla hiç olmadık bir yerde karşılaşma hissini verdi. Bayağı aç kaldı adamcağız. Onun o aç kaldığı zamanlarda ben de evde yalnızdım, açtım, parasızdım. Ben de birilerini veya bir şeyleri arıyordum; fakat korku diye bir şey yoktu. Bir de onu kaldıramazdım.
Bir Mektup: Yüzeysel şeyler yazmak istemiyorum, fakat ne yazsam yüzeysel kalacak gibi geldiğinden hiçbir şey yazmamaya yönelmek en kestirmesi.
Ne Evet Ne Hayır: Kallavi bir ironisi vardı... "Ne zaman ironiyi kullanmadı ki?" diye sorulacak olursa, bilmiyorum.
Tahta At: Devletin kösnül yanları hepimize tecavüz ediyordu... Ne kadar çok altını çizdiğim satır oldu bir bilsen... Tahta At; Tuğrul Tuzcuoğlu'nun yanında ben de (sakallı, miğferli olarak) av tüfeğimle arz-ı endam ettim; şaşkın kalabalık arasındaki Tahta At'ın yapımında emeği geçen herkese ben de silahımı doğrulttum, fakat göremediniz.
Babama Mektup: "İşte bütün 'terakkinizi' gördüm ve 'aslıma rücû ediyorum'"
Demiryolu Hikâyecileri - Bir Rüya: Sonunda yine yalnız kaldık seninle Oğuz Atay... Kim bilir nere... "Buradayım!" diye bağırdım, duymadın.
http://ebediyenedebiyat.blogspot.com/2013/03/korkuyu-beklerken-oguz-atay.html
Mükemmel kısa hikayelerden oluşan bir eser Korkuyu Beklerken. Kitaba ismini veren Korkuyu Beklerken adlı hikayesiyse adeta bir başyapıt. Karanlık bir öykü, yine çoğu Oğuz Atay eserinde olduğu gibi neredeyse tamamı kahramanın iç konuşmalarıyla geçiyor. Kasvetli bir o kadar da başarılı.
Nasıl anlatılır ki Atay, Oğuz olmadıktan sonra... Kelimelerin yetersiz kalacağını bile bile denemeli mi... Hayır!
Korkuyu Beklerken'de,Oğuz Atay çok zor bir şey başarmış. Kafası karmakarışık,binlerce bilgiyle dolu bir insanın rasgele düşüncelerini üretirken anlatmış. Bu ruh haline çok iyi hakim olmanın zorluğu bir yanda, bir karakteri bu ruh haline göre saçmalatabilmek diğer yanda. Büyük yazar olmak kolay değil. Olunca da Oğuz Atay oluyor adı.
Sonra Tahta At var. Gezi Parkı direnişinin absürd bir hikayesini yazmaya kalksaydı Oğuz Atay bu hikaye Tahta At olurdu.
Beyaz Mantolu Adam çok başarılı bir başarısızın yani Tutunamayan'ın öyküsü.
Oğuz Atay hep Tutunamayanlar'ı anlatıyor. Çok güzel anlatıyor. Yazım tarzı benim gibi dikkati çabuk dağılan birisine baş ağrıları çektirse de Oğuz Atay'dan kopamıyorum. Kendimi zorluyorum, kaçırdığım yere geri dönüp yeniden okuyorum ama bırakmıyorum hiçbir şekilde.
Huzur içinde yat büyük insan. Bir daha senin gibi bir yazar zor gelir. Senin gibi bir insan bile zor gelir bu dünyaya.
En çok da Beyaz Mantolu Adam'dır beni etkileyen bu öykülerden... Ne kadar da içinde beni buldum.
Topluma yabancı bir adamla başlayıp unutulmuş bir sevgiliye dönüyoruz. Ardından korkuyu bekliyoruz ve göndermeyeceğimiz bir mektup yazıyoruz. İsyankar sevdamıza ne evet ne hayır bir cevap alınca (!) önce devleti, sonra da babamızı eleştiriyoruz. Ve en nihayetinde Oğuz Atay'la baş başa kalıyoruz. Buradayız diyoruz sevgili yazar, hep buradayız.
Ruh hali denen şeyi yazar o kadar güzel betimlemiş ki hikayelerinde.. Oguz Atay her zaman ki gibi yine çok iyi.
kitaptaki tüm hikayeler çok güzel. sanırım beni en çok ''babama mektup'' etkiledi. teşekkürler Oğuz Atay.
Buradayım sevgili yazarım..
kelimeleriniz bayım, gerçekten aşık olunası.
Karton Cilt, 47.Baskı, 196 sayfa
2017 tarihinde, İletişim Yayınları tarafından yayınlandı