Romanda insanlar arasında nedeni belli olmayan bir körlüğün yayılması ile başlayan sarsıcı olaylar zinciri anlatılıyor. Karakterler isimlerinden ziyade meslekleri, fiziksel özellikleri, yaşları veya diğer karakteristik özellikleri ile anılıyor. Karakterlerin diyalogları birbirine karışmış şekilde yer alıyor ve bu da kitabın okunmasını biraz güçleştiriyor. Editor/çevirmen tarafından kitabın orijinal metnine sadık kalındığı ifade ediliyor ama metinde oynama yapılmaksızın en azından diyaloglar biraz daha derlenebilir ve okuyucunun işi kolaylaştırılabilirdi diye düşünüyorum.
Görmeyen insanların dünyasında görenlerin çok daha fazla acı çektiği benim romandan kendimce aldığım mesajlardan ilki.
Bir diğeri de, yaşama güdüsünün erdemli ve ahlaklı davranma kaygısını gölgelemesi halinde insanoğlunun ne kadar ilkelleşebileceği ve saldırganlaşabileceği (Standford Hapishanesi Deneyinde olduğu gibi).
Bu noktada okur olarak sık sık "ben olsaydım şunu yapardım/ şunu yapmazdım" derken buluveriyor kendini... Yazar da arada kendi değerlendirmelerini olayların akışı arasına serpiştiriveriyor.
Sonuç olarak sürükleyici, etkileyici, sarsıcı bir roman... Roman, güçlü bir oyuncu kadrosuyla sinemaya da uyarlanmış ancak gene de kitabın verdiği lezzeti filmden tamamıyla alabilmek çok zor.
Aynı yazarın "Görmek" adlı kitabını da şimdiden merak etmeye başladım ama sanırım önce bu romanın (Körlük) şokunu biraz üzerimden atmam gerekecek...