Küçük Kara Balık, genç yaşta hayatını kaybeden İranlı (Tebriz Türklerinden olduğu söylenen) Samed Behrengi tarafından yazılmış ve aslında bir çocuk kitabı: annesinin ve ait olduğu sürünün bulunduğu dar bir alandaki rutin yaşamı kabullenmeyip uzakları keşfetme arzusunun peşine düşen küçük bir balığın hikayesini anlatıyor. Ancak içeriği ve felsefesi ile bir çocuk kitabının ötesinde...
Bu bağlamda Martı Jonathan Livingston (Richard Bach) tadında olduğunu söyleyebiliriz.
İki kitap arasındaki en önemli fark; Martı'da düşünsel ve felsefi mesajların okuyucuya doğrudan veriliyor olması. Küçük Kara Balık ise, kitaptan ne kadar istifade edileceği ve ne algılanacağı konusunda, daha çok okuyucuya inisiyatif vermiş gibi.
Mesela, hızlı ve yüzeysel bir okumanın ardından; hikayenin, Küçük Kara Balığın küçük bir derede hep aynı kayalık etrafında vakit geçirmek yerine, derenin öbür ucunu ve açık denizleri görmeyi tercih etmesinden ibaret olduğunu düşünebilirsiniz.
Ama biraz da hayal gücünüzü zorladığınızda:
- İnsanlığın genel olarak, basma kalıp klişeler etrafında bir ömür sürmeye zorlandığı,
- Değişmez doğru olarak dayatılan yaşam biçimlerinin hayatın asıl gerçeklerinin keşfedilmesini çoğu zaman engellediği,
- Dikte edilen yaşam biçiminin dışına çıkmanın heyecan, coşku ve öğrenmenin yanı sıra bazı risk ve bedelleri de beraberinde getirebileceği,
- Risk almadan yaşamaya çalışmanın ise muhterislerin insafına kalmak gibi başka risklere yol açabileceği,
- Sonuç olarak, -ne olursa olsun- erdemli yaşamanın ömür boyu sahip olunması ve korunması gereken bir meziyet olduğu... gibi mesajları almanız mümkün.
Kısacası; Küçük Kara Balık adlı eserin göründüğünden daha kapsamlı bir felsefi derinliğe sahip olup hayatı sorguladığını söyleyebiliriz. Hem de bu kadar az sayfada ve dolayısıyla daha kısa sürede okuyucuya aktarılması cabası... (Bu incelemeyi toparlayıp yazmam ile kitabın tamamını okumam neredeyse aynı süreyi aldı desem, sanırım yanlış olmaz)