Kadının kitapları favori kitaplarım arasında başı çekiyor. Gerek fantastik türde gerek romance türünde ne çıkarırsa çıkarsın alıp okumam için yeterli.
Serinin ilk kitabını önceden okumuştum ama devam edememiştim. Şimdi tekrar okudum. Keşke serinin son kitabı da çıkmış olsaydı şimdi ikincisini de okuduktan sonra beklemek düşecek bana yine.
Faeler, insanları onlardan koruyan Düzen’le sürekli savaş halinde. Ivy de bu Düzen grubunun bir üyesi. Ve bir gece yine görevini yerine getirmek üzere Faeleri avlarken hoşlanmayacağı büyük bir sürprizle karşılaşır.
Yine heyecanlı bitirene kadar elimden bırakamadığım bir kitap oldu. Sonunda ortaya çıkan olayı bekliyordum ama. Şimdi işler nasıl gidecek merak ettiğimden hiç bekletmeden serinin ikincisine başlayacağım.
-----------------
“Yaşıyor.”
O ses. Vay canına. Derin. Kusursuz. Kültürlü. Çekici.
“Şimdi de gözlerini ayırmadan bana bakıyor. Biraz sinir bozucu. Bir sosyopatın boş bakışlarına benziyor.”
Homurdandım.
“O kim?” diye sordu başka bir ses ve evet, konuşan Harris’ti. “Monitörden kim olduğunu anlayamadım; gözlüklerim de gözümde değil.”
Harris gözlükleri olmadan iki metre ötesini göremezdi.
Yeşil Gözlü’nün bakışları yeniden benimkilerle buluştu ve yüzüne geniş bir gülümseme yayıldı. Lanet olsun. Şu gamzelerden her iki yanağında da birer tane vardı.
“Nerden bileyim? Cesur filmindeki pilice benziyor. Şu kıvır kıvır kızıl saçları olana.”
Ne? Hadi ordan!
“Ama çok güzel mavi gözleri var.”
Ama. Ama? Bunu, bir Disney karakterininkine benzeyen kıvırcık saçlara sahip olduğum gerçeğini telafi ediyormuş gibi söylemişti.
“Lanet olsun,” dedi Harris. Ayak sesleri merdivende yankılandı. “Ivy Morgan olmalı.”