Yazarın çıkan ilk kitabı Başka Dilde Aşk'ı okumadım ama çıktığından beri okuma listemde. Yorumlarını takip ettiğim bir sürü kitap canavarı arkadaşım da çok beğendiği için ikinci kitabı Leo'yu okuma fırsatını bulunca hiç kaçırmadım. Zaten kısacık bir roman. 288 sayfa gibi bir şey. Elinize aldığınız gibi bitirebileceğiniz türden. Kitabın ilk 50-60 sayfasında kitap okumayı sevenler kendilerini görebilirler. Evie'miz de bir kitap canavarı çünkü :)
Evie ve Leo koruyucu aileleri vasıtalarıyla tanışırlar. Leo 16 yaşına geldiğinde evlatlık olarak bir aileye verilmesiyle Evie, minik dünyasında ona değer veren ve seven tek insanı kaybeder. Leo hergün haberleşeceklerini, 18'ine girdiği an yanına geleceğini söyler ama gittiği günden itibaren ondan haber alamaz. Tam sekiz yıl sonra, kendi küçük dünyasını kurmuş, çalışan ve süper arkadaşları olan Evie bir gün onu yakışıklı bir adonisin takip ettiğini fark eder. Bir hafta bu acemi takipçisini izleyerek geçirse de artık bu duruma el atmaya karar verir ve Leo'nun eski arkadaşı Jack ile tanışır. Olayları tahmin etmek çok zor olmadı, nedense bazı yerlerde aklım hep yine Christian'a (Grey) kaydı. Kitabın alakası yok öyle söyleyeyim. Sadece Jake'in Evie'yi sahiplenmesi, koruması, kıskanması öyle tatlıydı ki bana Christian'ı hatırlattı. Okuyun, seveceksiniz..
Jake'in kalbimi kazandığı ilk nokta; Evie'nin apartman dış kapı kilidinin bozuk olduğunu görünce verdiği tepki ve olaya müdahale edişi.. Kalbim rögar kapaklarından akmaya başlamıştı :)))
***
“Geçmişe bakmak acı verebilir, fakat ya ondan kaçarsın, hissizleşirsin ya da ondan öğrenebilirsin.”
***
“O, bana uyanık olmayı sevdiren çocuktu, çünkü nihayet gerçekler rüyalarımdan daha güzeldi.”