Bugüne kadar okumadığım için ciddi derecede kendime veryansın ettim. İlmik ilmik işlemiş kitabi. Kusursuz. Kitap tıpkı azgın bir nehir gibi taşları misali beni önüne kattı. Sonrasında durağan bir göl halini aldı. Bu durağanlık kesinlikle olumsuz bir eleştiri değil. Aksine kitabin doğasına uygun bir evrim süreci. Ve de en nihayetinde nehir okyanusla buluştu tıpkı Martin Eden gibi !
Bu senaryoyu daha önce onlarca kez okudum , izledim, dinledim , bizatihi tecrübe edindim ama hiçbirisi bu kadar içten olmadı. Sanırım bu senaryoların kökeni bu kitap. Ne acıdır değil mi paraya endeksli mutluluk ? Parasız bir "hiç" olmak. Parayla gelen saygınlık , insanlık olmaz olsun. Ama hayat o zaman da böyleydi simdi de boyle. Hepimiz paranın , pulun kölesi haline geldik. Gerçek huzuru ceplerin doluluğuyla tanımladık. Ama birçoğumuz da yine tıpkı Martin Eden gibi en olmadık yerde , tam yikilmisken , tam dipteyken ve sevgimizi lanet rakamlar üzerinden değerlendiren sevgi katilleri tarafından terk edilmişken ( eş , iş , her turlu arkadaşlar ) ayağa kalkmayi başardık ; onca zaman kovaladigimiz şansın yakamiza yapışmasına seyirci kaldık. Ama ne biz eski biz olabildik ne de o sans kovaladigimiz kadar değerliydi artık.
Çok güzel bir sözdür :" İnsan ulaşmadığının delisidir, ulaştığının nankörü. " Kesinlikle Eden de ulaşamadığının derdinden deliye dönmüş gibi oldu ama asla ve asla ulaşınca nankör olmadı. O hep Martin Eden olarak kaldı. Sadece o değişmedi. Ve en nihayetinde bu saçma düzene , bu yalancı düzene ; bu paranın egemenliğine başkaldırı niteliğinde kararı alacak kudrette olduğunu bizlere gösterdi !