Eagleton'ın güzel dilinin ekmeğini haylice yemiş olan kitap. Zaten Marksizmin savunma kısımları değil de her bölümün başında getirilen eleştiriler daha ilgi çekici. Eagleton, Marx'ı tam bir demokrat, ılımlı, ontolojiyi sallamayan bir materyalist(ki bu yüzden her türlü inanç, gelenek vesairenin Marksizmle uzlaşabileceğini hatta hiç kopmayacağını savunuyor), reformist olmayan bir reform yanlısı olarak gösteriyor ama işte bu ancak nabza göre şerbet verme minvalinde kalmış. Gene de okunur mu, okunur hem de gayet keyifli okunur, ileri okuma listeleri oluşturmak için de iyi oldu benim açımdan.
Marksizmi savunma kısmıyla ilgili yorumunuza katılamıyorum. Marksizm külliyatını tümüyle hatmetmiş sayılmam. Ancak Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, Seçme Yazılar 1, Alman İdeolojisi, Komünist Manifesto, Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi gibi birinci ağızdan eserleri; Lenin, Troçki, Ernst Mandel, Meghnad Desai, Ellen M. Wood, Eric Hobsbawm, David Harvey, Samir Amin, John Bellamy Foster, James Petras, Bertell Ollman gibi ikinci ağızdan düşünürleri okuma fırsatım oldu. Eagleton'ın, Marx'ın fikir dünyasına ilişkin yaptığı yorumların hepsi yerinde.
Buradaki kafa karışıklığının asıl sebebi, "reel sosyalizmler"de yaşanan olayların büyük kısmının aslında marksist teori ile bir alakasının olmamasıdır. Aklı başında hiçbir marksist Pol Pot rejiminden, Stalin'den, Kuzey Kore'den övgüyle söz etmez. Bu tavır klasik marksizmle de uyumlu bir tavırdır.
Yine kitapta anlatıldığı üzere "proletarya diktatörlüğü" ifadesi yalnızca bir söz sanatıdır. Liberal kalemler bu cümlenin üstüne atlamayı pek severler, aynen "din afyondur" cımbızlamasını pek sevdikleri gibi. Marks ve Engels'in komünizmden kasıtlarının tam olarak demokrasi olduğuyla ilgili cümleleri de vardır oysa, dinin kalpsiz Dünyanın kalbi olduğuyla ilgili cümleleri de vardır. Bu yüzden yüzeysel eleştiri metinleriyle idare etmek yerine, birinci ağızdan okuyup eleştirmek daha mantıklı. Marks kusursuz muydu derseniz, tabii ki değildi. Eksik bıraktığı, sessiz geçtiği çok mesele vardır. Ama sosyal bilimlere asıl katkısı, araştırma metodudur. En dikkate değer fikri, diyalektik materyalizm ya da tarihsel maddecilik olarak adlandırdığı kavramsal icadıdır.