Yazarın okuduğum ilk kitabı; ilk başta tereddüt etsem de kitap akıcı ilerledi. Bazı kısımlarda sıkılsam da vakit geçirmek için çerezlik güzel bir kitaptı.
Kilise papazının sekiz çocuğundan en büyüğü olan kızı Minerva, kendi doğrularına bağlı, inanılmaz güzel olan genç kız, ailesinin maddi durumunun kötüleşmesi ve kardeşlerini daha iyi bir geleceğe sahip olması için varlıklı bir eş bulmak üzere ailesi tarafından Londra’ya gönderilir. Flört hakkında hiçbir şey bilmeyen Minerva’nın, bir de şehirde tanıştığı herkese ahlak dersi vermeye kalkması tamamen göze batmasını sağlar.
Ve bu sırada devreye Minerva’nın daha önce tanıştığı Lord Sylvester girer.
Bir günde okuyup bitirdiğim akıcı bir kitaptı.
--------------------
#alıntı
Minerva boğuk bir sesle, “Kibar olmaya çalışıyordum,” dedi. “Aslında, bayım, size katılıyorum. Onuru lekelenen benim.”
“Elbette, birileri odama girdiğinizi görmediyse. Gören oldu mu?”
“Hayır, lordum.”
“Gördünüz mü? Endişelenecek bir şey yok.” Lord tekrar gerindi ve ağırlaşan gözkapakları düşmeye başladı.
Minerva öfkeli bir sessizlikle onu izliyordu.
“Uyumayacaksınız, değil mi?”
“Neden olmasın?” diye geveledi adam. “Benim yatağım, benim odam ve benim yorgunluğum. Elbette, sizi tekrar öpmemi isterseniz yıldırım hızıyla uyanabilirim!”
“Kesinlikle istemiyorum.”
“O halde keyfiniz bilir, diye mırıldandı. “İyi geceler.”