İki kardeş gezegende iki zıt düzen kurguluyor yazar. Biri anarşist, diğeri devletçi-kapitalist iki toplum. Gezegenlerin ikiz olması, aynı yörüngede birlikte hareket etmeleri ve ikisinden de bakılınca diğerinin "ay" olarak görülmesi gibi incelikli betimlemeler sizi hep daha çok düşünmeye sevk ediyor.
Anarşik düzen bir ütopyaymış gibi kabul edilse de aslında öyle göklere çıkarılmıyor kitapta. İnsana ait olmanın gerektirdiği üzere, eksikli-kusurlu yanlarıyla, eleştirel bir bakış açısı ile sunuluyor.
Anlıyorsunuz ki insan, özgürlüğünün peşindeyken bile kendine sınırlar koymaktan, duvarlar örmekten geri durmuyor. Kendini hapsettiği duvarların içinde yalnız; duvarlarının dışında tuttuğu dünyanın ortasında ıssız. Özgürlükler devletle, yasayla,cezayla olmasa bile ahlakla, gelenekle, vicdanla sınırlandırılabilir. Bir gün kendinizi kendi ellerinizle inşa ettiğiniz hapishanenizde bulursunuz.
Bu yüzden özgürlük en büyük devrimdir. Ancak sürekli bir evrimi gerektirir. Roman kahramanının deyimiyle "Devrimi satın alamazsınız. Devrimi yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır. Ya da hiçbir yerde değildir".