Vampir, Kurt Adam, Zombi, Melek derken aramıza uzaylılar da katıldı, yer açın canlarım. Biz hep onları eciş bücüş, dünyayı ele geçirmeye çalışan yapışkan ve istilacı yaratıklar olarak tanırdık ama Deamon tüm ön yargıları kırdı... :)
Kat, annesiyle yeni bir kasabaya taşındığında tek yapmak istediği kitap blogunu yazmak ve bahçeye çiçek ekmekti. Kimseyle kaynaşma gibi bir niyeti yoktu... Zaten hiçbir zaman çok girişken biri olamamıştı... Ama annesi onu komşuları olan 2 kardeşle tanışmak konusunda cesaretlendirdi.
Kat "Market yolu" sorma bahanesine sığındı, kapıyı çaldı ve hiçbir şey eskisi gibi olmadı artık... (vay be ne dramatize ettim:)
Kapıyı açan asık suratlı ama yakışıklı mı yakışıklı; dağınık simsiyah saçlarına ve kopkoyu yemyeşil gözlerine bittiğim Daemon'du. Daemon daha ilk dakikadan Kat'i terslemeye ve aşağılamaya başladı. İkiz kardeşi Dee ise Daemon'un tüm engelleme çabalarına rağmen Kat'in en yakın arkadaşı oldu... Ama bu ikizler Lux adlı gezegenleri yok olunca Dünya'ya yerleşen Luxen adında ışık varlıklarıydılar.
Karakterler:
Kat'e sevdiklerim kısmında değineceğimden kendisini atlıyorum.
Daemon, seksi uzaylımız. Seksi olduğu kadar da bir ÖKÜZ kendisi. Kitabı okumadan önceki yorumlarda Öküz dendikçe, bu çocuk ne yapıyor da Öküz demiş kızımız buna diye merak ediyordum, şimdi bakıyorum da gerçekten Öküz!!! Kızımıza karşı sürekli kırıcı ve alaycı davranıyor ısrarla. En büyük öküzlüğüyse: "Artık neredeyse hiç parlamıyorsun." repliğini kullandığı kısımdı.
Dee, Daemon'un dünya tatlısı ikizi. Kat'den çok farklı olarak neşe dolu bir kız ve Kat'in en iyi arkadaşı. Sevilesi karakterlerden.
Ash, kardeşleri ve Matthew'u şimdilik sevemedim. Simon ise elleri dost canlısı arkadaş, başına gelenleri hak etti bence...
Sevdiklerim:
İkilinin her saniye atışmaları beni benden aldı. Kitap boyunca tebessüm etmenizi sağlayacak hoş didişmelerdi bunlar. Birbirlerinde hoşlanmadıklarını her dk söylemelerine rağmen sürekli birlikte olmalarıysa daha da hoştu.
Kat'in kitap blogger'ı olması tabi ki. Ki ilk sayfada beni yakalayan bir şeydi bu. Eminim çoğumuz onda kendimizi gördük. Blogunun başına geçip yorum yazılmadığı için insanlar berbat, takipçisi arttığı için insanlar harika diye değerlendirme yapması gibi... :) Sıradan esas kız gibi dursa da oldukça zeki ve eğlenceliydi. Daemon'un laf sokmalarına çok yerinde karşılıklar verebiliyordu ki bu Daemon'un bile hoşuna gidiyor :)
Daemon'un kızımızı arka sıradan sürekli kalemle dürtmesi... :) Öldüm bittim orada...
Karkuşu'nun hikayesi ve karakterlerimizin daha sonra bu hikaye üzerinden yaptıkları sohbet.
Daemon'un sırrı açığa çıkma tehlikesine rağmen kızımızı hep koruması, kurtarması...
Kitabın sonunda kısa bir olayların Damon'u gözünden verildiği bir bölüm bulunması...
Sevmediklerim:
Kat'in çok sık da olmasa dudağını ısırması. Son okuduğum bir kaç kitaptan sonra bu dudak ısırma işi aldı yürüdü, bir seksepalite simgesi oluverdi, bu da benim hoşuma gitmedi...
Luxenlerimizin kendilerini gizleme ve bahane bulma konusundaki acemilikleri. Başka gezegenden dünyamıza gelmişsiniz, kimliğiniz saklı kalmalı diyorsunuz ama çok ihtiyatsız davranıyorsunuz bu konuda. Suyun altında 10 dk kalmalar, hızlı hareket etmeler, zayıf bahaneler. Daha ilk dakikadan bizde bir tuhaflık var dedirttiniz resmen.
Daemon'un Kat'e Kedicik demesi hoştu ama bu aralar birkaç kitapta daha karşıma çıkan bir hitap olduğu için nedense biraz soğudum bu laftan.
Ash karakteri ve karanlık varlıklar olan Arumlar tabi ki. Arum'lar ışık varlıkları olan Luxen'lerin en büyük düşmanları... Buldukları yerlerde öldürmek istiyorlar Luxenciklerimizi.
Savunma Dairesi olayı. Bence bunun altından bir şeyler çıkabilir ilerleyen kitaplarda. http://benherneysemo.blogspot.com/2013/02/obsidiyen-jennifer-l-armentrout-lux-1.html