Okuduğum ikinci Christie kitabı. İlki On Küçük Zenci'ydi. Belki daha kısa ve karakter bakımından daha detaysız olduğu için çoğu okuyan o kitabı daha çok sevmiş ama bende bu durum değişiyor. Bir çok yazarın en çok övülen, beğenilip okunan kitabını okuduktan sonra hayal kırıklığı yaşıyorum ama sonrasında bir şans daha verdiğimde çok daha iyi kurgulara, çok daha akıcı bir dile sahip olduğunu keşfedersem, mutlu olmaktan kendimi alamıyorum ve iyi ki bir şans daha vermişim diyorum.
Ölüm Büyüsü'nü (The Pale Horse) bitirdikten sonra tam olarak bu gerçekleşti. Başından sonuna kadar ''ne oluyor, nasıl oluyor'' diye parçaları birleştirmeye çalıştım. Evet, benim için bariz bir şekilde kişi belliydi. Kendini her yerde ot gibi bitmesiyle açıkça belli etse de bu sefer kim yaptı yerine ''neden, nasıl yaptı?'' diye düşünürken buldum. Bu biraz ''Who done it?'' konseptine ters düşüyor sanırım. Yine de, hiç sıkılmadan bitirdim.