Yorumun daha ayrıntılı orjinal versiyonu için: http://oburkitaplik.blogspot.com/2013...
Ne zaman Jen'in bir kitabını okusam onun bir kitap olduğunu anında unutuyorum ve sanki olaylar gerçekten yaşanıyormuş ve ben de hikayenin bir parçasıymışım gibi hissediyorum. Bu yüzden de onun kitaplarını her zaman çok sevmişimdir.
Bana göre genel olarak iki tip yazar vardır: (a) güzel bir konu ve içerik bulan ama bunu yansıtamayanlar, (b) saçmalığın dibine vursa da gerçekmiş gibi anlatabilenler... Jen kesinlikle b grubunda. O kadın chick-lit yazsa (ki o türden gerçekten nefret ederim) yine okutur.
Bu açıklamaları yapıyorum çünkü kitaba aşık oldum ve bunun nedeninin bazıları gibi sadece Daemon veya "herkes iyi yorum yaptıysa ben de yapmalıyım" düşüncesi olduğunu düşünmenizi istemiyorum. Birazdan bu olgunca-ve-mantıklı-düşünen Doğa'dan, Daemon-takıntılı-fan-girl Doğa moduna geçtiğimde de bilin ki bu kadar iyi yorum yapma sebebim kitabın akıcılığı ve gerçek gibi anlatılmasıdır.
NOT: Bu kadar gerçekçi anlatılan bir kitaba göre, hikayenin gerçek olma olasılığı epey düşüktür. Uzaylılar yüzünden değil, Daemon yüzünden -Bence dünyada Daemon kadar düşünceli bir erkek olmasındansa uzaylıların gerçek olma olasılığı daha fazla.
Amma çok konuşmuşum, vay anasını o.O. Konuya gelelim. Sevimli, inatçı, zombi takıntılı ve kitap blogger'ı (oha kendimi tanımamış gibi oldum :D) Kedicik Kat'imiz, Oniks'in sonunda Daemon'a direnmeyi bırakmıştı ve Daemon'la Katy tek boynuzlu atlarının üstünde kumsalda günbatımına doğru ilerlemişlerdi (kumsalda günbatımına doğru ilerlemekle biten filmlerle dalga geçmekten asla sıkılmıcam -.-). Opal'de de doğal olarak aralarından su sızmıyor.
Daemon yine çok öküz, ondan hiç eksilme olmamış bir kere, ama aynı zamanda tuhaf bir şekilde düşünceli de. Onun o korumacı ve kıskanç tavırlarına ve Katy'ye yaptığı sürprizlerine hastayım. Gerçi hiçbir şey yapmasa da sırf o "Kedicik" deyişiyle beni eritiyor ya, neyse.
Aklıma gelmişken, çoğu kitapta erkek karakterin kız karaktere söylediği sevgi sözcükleri bir yerden sonra bayıyor. Mesela Usta serisindeki Valek'in ve Bana Dokunma serisindeki Warner'ın sürekli "aşkım" demeleri bana zamanla çok klişe gelmeye başlamıştı (Dalek'lerin her "exterminate" demesine karşılık adamların "aşkım" dediğini düşünün, öyle bir kabus). Ama Daemon'ın "Kedicik" deyişi asla sıkmaz. Jen onları tadında bırakmayı biliyor çünkü. Aynı şekilde Melez Sözleşmeleri serisinde Seth'in "meleğim" ve "minik tavşanım" deyişleri de hiç sıkmamıştı mesela (Minik Tavşan'dan nasıl sıkılabilirim ki zaten? :D).
Konudan çok sapmışım ve şimdiden fazla konuştum, o yüzden genel olarak kitabın içindekiler şunlar: Daemon ve Katy, Blake'in yavşaklığı ve piçliği, Ash'in yavşaklığı ve piçliği, Daemon ve Katy, Katy ve Dee'nin arasındaki gerilim, Katy-Daemon-Dawson yakınlaşması, Ash-Andrew-Dee yakınlaşması, Daemon ve Katy, Dawson'ın Beth'i kurtarma çabaları, Daidalos'a hücumlar, Daemon ve Katy, ve Daemon, ve Katy, ve Daemon, ve Daemon, Daemon, Daemon, Daemon, Daemon, Daemon...
Daemon'la ilgili üç saatlik doğaçlama sunum yapabileceğimden oldukça eminim ama bunu yapmayı düşünmediğime göre seriye henüz başlamayanları tehdit etmekten başka söylenecek başka bir şey kalmadı.
BU. SERİYE. BAŞLAYIN.
Başlamanız için size Daemon'ın harika olduğu veya serinin çok akıcı olduğu gibi klasik sebepleri sayabilirim tabii, ama bir de hepsinden önemli bir tanesi var... Zombi istilası olduğunda (itiraf: uzaylılara ve gelecekte bir tür virüs vs. yoluyla ortaya çıkacak olan zombilere inanıyorum) hepiniz yorganınızın altında korku içinde saklanırken korkusuz bir lider ortaya çıkacak (O BEN OLUYORUM) ve size doğru yolu gösterecek, bu tehditlerimi görmezden gelip de seriye inadına başlamayanları zombilerden korumayı düşünmüyorum, hatta sizi yem bile yapabilirim. Ölün siz. Saygılar.