Yazarın dili çok akıcı, sürükleyici... Okurken zaman kavramını yitirmenize neden olabiliyor. Üstelik sadece bir çiftin üzerinden işlemiyor konuyu... Yan karakterlerinde hayatlarını okuyabiliyoruz. Yani kısacası ana karakter de en az ana karakterler kadar değerli bu kitapta.
Açıkçası kitabı aldığımda ve okumaya başladığımda düşüncem; evlenmek isteyen bir çift ve buna karşı çıkan bir kayunvalide etkisi ile gelişen olaylardı. Ki evet kısmen öyleydi de ancak Erica'nın arkadaşları April ve Griffin, Brain'in arkadaşı Matt, annesi Rita, Erica'nın anne babasının evliliklerindeki ilişkilerini okumayı beklemiyordum. Bu yüzden beklentimin fazlasını verdi kitap bana...
Karen'ın entrikalı, fırtınalı yalanlarını okurken ciddi anlamda sinir küpü oldum diyebilirim herhalde elime geçirsem paramparça ederdim. Griffin ve April ilişkisi cidden çok tatlıydı gülümseyerek okudum. Wilson'a acıdım, evliliği bir felaketken ve onca yıl Karen gibi bir kadına katlanmış olmak... okurken acıdım ama sonunda onunda mutluluğu bulmasına çok sevindim.
Kitaptaki favori sahnem Griffin ve Erica'nın Vegas'a gideceklerini artık evleneceklerini söylemesi ve Karen'ın bunu kendince anlamasıydı. Harikaydı :))
Her neyse çok uzatmayayım. Kitabı cidden sevdim ve umarım yazarın başka kitaplarını da okuyabiliriz. Ayrıca karakterlerimizin siyahi olması ve tanımlarının da o şekilde yapılması da ayrı bir tattı... O kadar beyaz ten okumaya alışmışız ki siyah tenin tanımı bile değişik ve güzel geldi.
Yorumumu bitirmişken Brain'ın annesi Rita'ya söylediği bir sözü alıntılayarak sizlerle paylaşmak istiyorum:
"Erica ile tanıştığımdan beri bir şeyin farkına vardım: Sevgi hiçbir şey talep etmez, hiçbir ültimatoma sebep olmaz ve hiçbir pişmanlığı kabul etmez. Sevginin yaptığı şey, fırtınanın en kötü anında hayatı kucaklamak be mutluluk vaat etmektir. Sonunda çok daha güzel ve parlak günler gelecektir."