Steampunk denilen bir tarz oluşturulmuş bu kitapta yada ben öyle sezinledim. Sayfalar ise ; rüzgarın esintisi gibi hissedilmeyecek bir ferahlık kadar arsızca ilerleyip geçti gitti. Anlamadım bitişine tanıklık edişime.
Düşünen bir adamı düşünüyorum ve onun kendisinin düşündüğünü bildiğini düşlüyorum. Ve buradaki birey düşünüyor olmasından var olduğu sonucunu çıkarıyor. Ortaya bir Descartes çıkıyor. Düşündüm de zaten görülen ve görülmeyen bütün düşler, karanlığın ta kendisi değil miydi ? :)