Menteş yine öyle bir harmanlamış ki mizah ile kurguyu, bilim-kurgu filmlerine taş çıkartacak şahane bir roman çıkmış bir kez daha ortaya.
100 yaşını aşmış Ruhi Mücerret amcamız İstiklal gazisidir, bu savaşı görüp de günümüze kadar gelmeyi başarmış (!) son insan evladıdır bir başka deyişle. Ama Ruhi amcamız ilerlemiş yaşına rağmen espri kokan hareketlerini hiç yitirmemiş, herkese lafını yapıştırmasını bilen, yeri geldiğinde aksi yeri geldiğinde de bir hayli muhafazakar, ülkede her yıl adım atılmadık yer bırakmayan şahsına munhasır bir dedemizdir.
Sürekli yakınlarını kaybeden, etrafındaki tanıdıkları bir bir hayata gözlerini yumarken o sürekli uğurlayan tayfada yer alan Ruhi Mücerret o kadar bıkmıştır ki hayattan, eline geçen muazzam bir aksiyon fırsatı sonrası talihi açılır, kendini keyifli mi keyifli, dolu mu dolu bir hikayenin ortasında bulur.
Yarattığı karakterlerle ve anlatım tarzıyla her okuduğum kitabında kendisine biraz daha fazla gıpta ettiğim Murat Menteş, sizi öyle güzel bir İstanbul hikayesinin ortasına bırakıyor ki okurken bir yandan inanılmaz ötesi eğleniyorsunuz bir yandan da bilim kurgu semalarında dolaşan serüvenin beyaz perdede nasıl duracağını merak ediyorsunuz. Ama tabii kitapta kalması her daim daha iyidir, hiç elleşmemek lazım diye de not düşüyorsunuz hemen.
Hakan Günday’ın karanlık tarafı ne kadar keyif veriyorsa Murat Menteş’in absürd maceraları da o kadar keyif veriyor bana. Korkma Ben Varım kaldı sadece, ne zaman okurum bilinmez ama Ruhi Mücerret mutlaka arşivde yer alması gereken romanlardan. Ha bir de, o kadar reklam neydi yav? Yerleştirmeden çıkıp bıktırma politikasına geçmiş gibi geldi, hoşuma da gitti ne yalan söyleyeyim.
http://cineshoot.net/?p=7428