Honoria'nın anne ve babası o on altı yaşındayken ölmüştür. Oda teyzesinin yanında bir yıl kaldıktan sonra dadılık yapmaya karar vermiştir. Diğer dadılardan farklı olarak zengin ve iş verenlerini hep kendisi seçmiştir. Heyecanlı bir yaşam sürmek, maceraya atılmak ister. Ama bu kez kader araya girip onu kızlarının düşes olmasını bekleyen bir aileye gönderir. Yolda vurulmuş yaralı bir adam görür ve yardıma girişir. Tek başına halledemediğinden yolda geçen bir adamı durdurur. Yaralı adamı birlikte yakınlarda ki bir kulübeye taşırlar. Yaralı adam aslında kurtarıcının kuzeni hatta Honaria'nın büyükbabasını da tanır.
Şeytan diye anılan Dük Sebastian Cynster sabah malikanesinden kendine bir eş bulmak için ayrıldığının farkında değildir. Fakat kader müstakbel gelini Honoria'ı karşısına çıkarır. Geceyi fırtınanın dinip,kuzeninin ölmesini bekledikleri kulübede geçirirler. Sabah ise Honoria'nın dadısı olduğu ailenin de olduğu bir gruba yakalanırlar. Şeytan ise gruba Honoria'nın düşesi olduğunu söyler. Şeytan evleneceklerinden emin olduğundan Honoria'nın gitmesine izin vermez. Geceyi birlikte geçirdikleri duyulunca Honoria'nın başka bir iş bulması imkansızlaşacaktır zaten.
Şeytan Honoria'ı evine annesinin yanına götürür. Kuzeninin ölümünden dolayı üç ay düğün yapılamayacaktır. Bu süreçte Honoria çalışacak bir ev bulmazsa düşesin yanında kalacak ve oğlunun nişanlısı olarak sosyeteye tanıtılacaktır.
Honoria evlenmeyi asla düşünmez, katili aramakta ister bu süreçte şeytan ile yakınlaşıp deneyim kazanmayı da istediğinden düşesin deneyiminde kalmayı kabul eder. Şeytan Honoria'nın kendisinin olduğundan emindir ve onu evlenmeye ikna edeceği bir sürece girişir. İkna ettikten sonra geriye kendisini de öldürmeye çalışan kuzeninin katilini bulmak kalır.
Sizli bizli konuşmalar ve Honoria'nın başta ki inadı dışında güzeldi. Katilin kim olduğu hemen anlaşılıyor ama kuzenler iyiydi