Felsefi ve sosyolojik olarak güçlü tespitlere sahip macera/polisiye roman. Trevanian, nam-ı diğer Rodney William Whitaker'ın, okuduğum ilk kitabı.
Açıkçası kitap içine çok geç çekti beni. Yaklaşık bir yüz sayfayı kitabı bırakma eşiğinde okuyarak geçirdim. Daha sonra ise büyük bir ivme ile olaylar hızlandı. Yazarın yer yer Yahudi sempatizanlığı, Arap ve ABD düşmanlığı ve diğer Avrupa ülkelerine ağır eleştirileri bana gereksiz gelse de ilgi çekiciydi.
Baş kahramanın aşırı nitelikli ve donanımlı biri olması olayın inandırıcılığını azaltıyor benim için. Ama bir yandan da, kahramanımızın yaşam öyküsü anlatıldıkça sempati duyuyor hatta özenebiliyorsunuz bile.
-Spoiler barındırır.-
Kitapta yer alan mağaracılık maceralarını benim için çekilebilir kılan tek şey LeCagot idi. Kitabın içinde bir harita bulunmasına rağmen kafamda olayları canlandırmam çok zor oldu.
Kitabın en sevdiğim kısımları Nicholai'nin hapishanede ve Japonya'da geçirdiği zamanları oldu.
Kitapta olay örgüsünün tahmin edilebilir olması ise eksi bir yan daha oldu. Hannah'ın ve LeCagot'un ölümü barizdi. Ama Bask şairi üzdü tabiki de.
-Spoiler barındırır.-
Biraz James Bond havası olduğunu da belirtmem gerek. Filmi var mı yok mu bilmiyorum ancak eğer çekilirse güzel bir macera filmi olabilir, Hollywood için.
"Biz şiddeti ve ölümü sanki aynı güdünün iki görünümüymüş gibi düşünürüz. Oysa ölüm, şiddetin tam tersidir. Çünkü şiddet her zaman, yaşamak için verilen bir mücadeledir. Bizim felsefemiz hayatı yönetmeye dönüktür. Seninki ise ölümü yönetmeye dönük. Biz anlaşılmak isteriz, sen gurur istersin..."