Sineklerin Tanrısı ile birlikte Sweet Summer Challenge etkinliğinin yarısını tamamlamış oluyorum. Son kitabımın yorumuna geçmeden önce kitapta bir şey ilgimi çekti. Bence bu benim kadar diğer kitapseverleri de baya üzecek gibi görünüyor. Bu kitabı alan babamdı ve İş Bankası'nın bastığı ilk baskıyı almış. Kitabın arka kapağına baktığımda fiyat beni şaşırttı.
15 yıl önceki baskının 6 tl, şu anda ise 16 tl olması sinir bozacak derecede. Fiyattan da anlaşılacağı üzere o zamanlar bir kitaba ulaşmak gerçekten kolaymış. 260 sayfalık kitap 6 tl. Ben hala inanamıyorum 0_0
Kitapta en çok Domuzcuk ve Simon'u sevdim. Kitapta Domuzcuk'un ipleri ele almasını çok bekledim, tabi ki böyle bir şey olmadı, olsa şaşarım zaten -_-
Bana göre 1940-1960 arası kitapların dili fazla sıkıcı geliyor. Ağır bir dil yok ama çok fazla gereksiz cümle kullandıklarını düşünmemden dolayı olsa gerek, o kitapları okurken bana bir sıkılma geliyor. Bilmiyorum, siz ne düşünüyorsunuz? Sineklerin Tanrısı da bu konuda bir istisna değildi gözümde. Akıcı değildi, okurken bazı sayfaları atlamak zorunda kaldım :(
Yine de yazarın duygu aktarımı konusunda başarılı olduğunu düşünüyorum. Yazar insan şiddetinin gelebileceği noktaları çok ustaca işlemiş. Ayrıca iktidara geçme isteği,çaresizlik, giderek artan umutsuzluğun insanı getirdiği noktalar da güzelce aktarılmış.
SPOİLER!!!!
Kitabın ilerleyişi Simon'un ölümüne kadar baydı beni. Simon'un ölümü ve sonrasında yaşananlar hiçbir psikolojik gerilim kitabının yapamadığını yaptı: Beni gerim gerim gerdi.
http://belleninkutuphanesi.blogspot.com.tr/2016/07/sineklerin-tanrs-yorum.html