Semboller ve mecazlarla dolu olağanüstü etkileyici ve sarsıcı bir roman, bir başyapıt.
1954 yılında yazılan, Türkçeye çevirisi ancak 25 yıl sonra yapılan, ilk baskısının üzerinde 60 yıl geçmiş olmasına rağmen güncelliğini hiç yitirmeyen bu romanı hala okumamış olan varsa muhakkak okusun.
Roman, devam eden bir savaş esnasında uçakları saldırıya uğradığı için ıssız bir adaya düşen, yaşları 6 ila 12 arasında değişen bir grup çocuğun öyküsünü anlatıyor.
Romanda 5 ana karakter var:
Ralph: Çocukların içinde yaşı en büyük olan, liderlik özelliklerine de sahip zeki, sağduyulu ve güzel bir çocuk. Demokratik bir yönetimi, sağduyuyu, adadan kurtulma umudunu simgeliyor.
Jack: Ralph'la aynı yaşta, bir Katolik kilise korosunun şefi. Zorbalığı, güce dayalı bir liderliği, insanın en ilkel duygusu olan kan akıtma tutkusunu ve ilkel duygulara esareti simgeliyor.
Domuzcuk: Şişman olduğu için bu isimle anılan, gerçek ismi romanda hiç zikredilmeyen çocuk. İleri derecede miyop olduğu için gözlük takıyor, astım hastası, aşağı sınıflardan gelen insanların şivesi ile konuşuyor. Aklı, mantığı, rasyonal düşünceyi simgeliyor.
Simon: İçine kapanık, diğerleriyle iletişim kurma zorluğu çeken bir çocuk. Mistik düşünceyi, bilinmeyene ve gizeme duyulan ilgiyi simgeliyor. Romanın konu bütünlüğüne aykırı gibi duran bir olaya, adaya paraşütüyle düşen bir adamın ölümüne tanıklık eden tek çocuk. Romana adını veren "sineklerin tanrısı", onun tek başına yaşadığı bir ilüzyonda zikrediliyor.
Roger: Şiddet yüklü, öldürmeye meyilli bir çocuk. Tipik bir tetikçi.
Romanın ilk bölümlerinde meyve ağaçları ile dolu bir adaya düşen çocuklar doyasıya yemenin, yüzmenin, oyunlar oynamanın tadını çıkartıyorlar. Bu adadan kurtulmaları için tek yolun adadaki varlıklarını haber veren bir ateş yakmak olduğunu sadece Ralph ve Domuzcuk fark ediyor. Ralph ile Jack arasındaki rekabet de böylece başlıyor. Ralph'in aksine Jack, avlanmaları gerektiğini, et yemek için adadaki domuzları öldürmeleri gerektiğini telkin ediyor. Başlarda Ralph'in sözünü dinleyen çocuklar, zamanla avlanmanın, kan dökmenin, et yemenin, şölenler düzenlemenin cazibesine kapılıyorlar. Onları demokratik bir liderlikle yönetmeye çalışan Ralph'ten uzaklaşıyor, aralarında mantık ve sağduyuyu temsil eden tek çocuk olan Domuzcuk'la alay ediyorlar. Tipik bir zorba olan Jack'a yöneliyor, kendilerine şatafatlı törenler, avlanmanın heyecanı ve et yemenin zevkini vaat eden despotu, kurtulma umutlarına tercih ediyorlar.
Romanın akışı içinde bazı çocuklar ölüyor, ya da öldürülüyorlar. Bu ölümler de birer sembol.
William Golding, küçük bir adada, bir grup çocuğun etrafında geçen olaylarla modern topluma ayna tutuyor.
Et yemek ve vahşetin hazzını tatmak için özsaygıdan, insani değerlerden ve kurtulma umudundan vazgeçen bu küçük ada toplumunun, romanın yazıldığı 1954'den 60 sene sonra, içinde yaşadığımız toplumun küçük bir örneği olduğunu fark edip de sarsılmamak mümkün mü?