Sırça Fanus

8 puan

Tanımadan onu anlatmaya başlamıştım aslında. Sonradan ilerledi ve onun o kasvetli trajedisini onu tanımaksızın sahiplenmiştim. İsmini ilk gördüğümde not almış daha sonra hayatını incelemeye başlamış ve Sırça Fanus'u; şiir gibi akıp giden hayatını az buçuk kavramak için okumak istemiştim. İki sene geçti, baskısı tükenmiş kitabına ulaşmaya çalışalı, sahaf festivalleri, fuarlar işe yaramadı araya nadirkitap girdi ve Bursa'daki bir sahaftan getirttiğim sayfaları nemlenmiş kitabıyla tanışıklığımı ilerlettim.

Tanımadan önce sevmiştim
Kafamın içinde yarattım seni galiba

demek istiyorum Sylvia için, ozanların en zarifine hayranlığım (belki de platonik aşkım) sürüp giderken onu her defasında böyle anacağım. O kendi sırça fanusundaki boğuntu hücresinde solmuş çiçekleri toplarken elli yıl sonra aynı sırça fanusta görkemli bir kımıldanma arıyorum bende. O sırça fanus ki saya saya nefes aldırıyor insana ve süresi uzayıp duruyor tik takların.

Oto-biyografik roman diye anılıyor Sırça Fanus. Bu şekilde düşünüldüğünde anlamı derinleşiyor ve onun gençliğinin psikolojik gelgitlerine şahit oluyorsunuz. Ölüme adanmış yaşamı kitapta yine bir çift ölümü anarak başlıyor Sylvia. "Rosenberg'lerin" o idamıyla açılıyor sayfalar.
Esther ismiyle üniversite öğrencisi bir kızın gölgesine sığınan Sylvia ilk sayfalarda beni şaşırtırken (gerek edebi gerek kurgu açısından) daha sonra Esther'in geleceğe dair kararsız eylemleri, başarısızlıkla sonuçlanan planları, saatleri aşan uykusuzluk problemi ve hepsinin oluşturduğu karmaşık bir düğümle gerçekleşen bunalımıyla sayfalar elinize alışıyor. Esther psikolojik tedavi görmeye başladıkça amansızca gömülüyorsunuz sayfalara. O lanet psikologlara sövüyor, bu dünya da mutsuz olmanın 'delilik' adı altında tespit edilmesinin huzursuzluğunu yaşıyorsunuz. Esther'e uygulanan elektro şoklarla yüreğiniz sıkışıyor, tepesinde iyice daralan gökyüzüne yabancılaşmasına şahit olurken dört duvarla kaplı soğuk klinik odalarında sağlıklı bir akıl yaratma amacına şaşırıyorsunuz. Esther'in tanrıyla oynayabileceği tek kumar olan "intiharı" zorla elinden aldıklarını görürken tekrar tiksiniyorsunuz totaliter yaşamdan, kurumlardan, ailenin ve arkadaşların beklentilerinden. Hayır aslında, o kadar da intihara meyilli değil Esther, sadece yaşayacak kadar hayat dolu değil.

Kitap Esther'in sözde tekrar topluma kazandırılmasıyla (muğlakta bırakmış Sylvia) sonuçlanırken sefil aklımla Sylvia Plath'e odaklanıyorum. Wikipedia bilgileriyle yaşamına ışık tutmak istemiyorum ben, sadece onun hissettiklerini merak edip tekrar tekrar sayfaları incelediğimde onunla yaşamayı özlüyorum.

O kadar güzel anlatmış ki geçtiğimiz yıl yaşadığım uykusuz günlerime atıfta bulunurcasına; "Dünyadaki en güzel şey gölge olmalıydı. Gölgenin milyonlarca kımıldayan şekli ve çıkmaz sokakları..."

Ve yine gelecek planlarıma atıfta bulunurcasına sanki kaçamayacağım şeyi vurgulamış şurada da; "Çünkü nerede olursam olayım -bir gemi güvertesinde, Paris'de bir sokak kahvesinde ya da Bangkok'da- hep aynı sırça fanusun altında kendi ekşimiş havamda bunalıyor olacaktım."

Şiirlerinin bir kısmını okudum, kitaplarını da edinmeye çalışacağım. Geçtiğimiz yıllarda hayatını anlatan bir Sylvia adlı filmi izledim; saçmalıktı.
Sonuç olarak tanımak isteyeceğim tek kadın;

Tanımadan önce sevmiştim
Kafamın içinde yarattım seni galiba

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »