Taksi Yolculuğunda Tanrı'yı Buldum

6 puan

Kitabı incelemeden satın aldım ve fazla derin bir konu beklemesem de bu kadar da basit, bildiğimiz konulardan bahsedeceğini tahmin edememiştim. Kitabın sayfa sayısı çok olmamasına rağmen yarısından fazlası çizimlere ayrılmış. Gerçi çizimlerin çok manidar ve anlamlı olduğunu, ilgi çektiğini inkar edemem ama bu kitabı da onların bir üst çıtaya çıkardığını da söyleyebilirim. Onlar olmasa daha da basit bir kitap olacaktı. Ayrıca ismi gibi trafiğin yoğun olduğu bir taksi yolculuğunda rahatlıkla okuyup bitirebileceğiniz bir kitap. Daha önce hiç okumadığım, bilmediğim bir şeyler yakalamak istemiştim bu kitaptan ama öyle bir şey bulamadım. Özellikle kitap için verdiğimiz tutarı göz önüne alırsak. Alıntı yaptığım kısım dışında özellikle değer verdiğim bir kısım yok maalesef. Yine de alıntı yapılan kısım da kitabı okunmaya değer kılıyor ama satın almaya değer mi diye soruyorsanız. Değmez. Bir arkadaşınızdan ödünç alıp okunacak bir kitap sadece.


Yazarla aynı fikirde olduğum bazı fikirle ilgili birkaç alıntı:

Küçük bir çocuk babasına bir Tanrı'nın varlığını kanıtlayıp kanıtlayamayacağını sordu. "Kanıtlayamam," dedi baba. "Bu, tıpkı rüzgar gibidir. Onu hissedersin fakat göremezsin."

Güneş Tanrı tarafından yaratılmıştır. Din, insanoğlu tarafından, karanlıkta görebilmesine yardımcı olması için icat edilmiş bir lambadır.

Darwin, "Tanrı diye bir şey yoktur," demiştir. "Yalnızca bilim ve evrim vardır." Bu ifade çoğumuz için aşırı katıdır. Hepimiz bir ruh eşine ihtiyaç duyarız ve onu bulmak için yukarıya bakarız. Çoğumuz inanacak spiritüel bir şeye ihtiyaç duyar. İnsanoğlu yalnızca ekmekle yaşayamaz. Bu kitabın özü budur.

Normal yaşantıda bir şeyler ters gittiğinde dostlarımızdan küçük bir yardım alırız. Dostlarımızın sağlayamayacağı bir yardıma ihtiyacımız olduğunda, teselliyi bir ideada ararız ve bu ideaya verdiğimiz isim Tanrı'dır.

Biz Tanrı'yız. Biz evrenle aynı maddeden yapılmışızdır. Bundan dolayı, dua ettiğimizde aynı zamanda kendi kendimize dua ederiz. Mesele dua etmek değildir. Mesele istemektir. Eğer yoğunlaşmadan ve birçok şey için dua edersek muhtemelen isteklerimiz yerine gelmeyecektir, çünkü onları gerçekten istemiyoruzdur. Eğer tek bir şey için yoğun bir şekilde ve yeterince uzun süre dua edersek, genellikle istediğimiz şeyi elde ederiz.

İnsanlar karanlıktan korkarlar, çünkü orada ne olduğunu bilmezler. Işığı açar açmaz görmeye başlar ve kendilerini güvende hissederler. Hepimiz ölümden korkarız çünkü bilinmeyenden korkarız. Karanlık korkumuzu hafifletmek için cenneti cehennem ve reenkarnasyon gibi ölümden sonrasına dair açıklamalar icat ederiz. Tıpkı kendimizi güvende hissetmek için ışıkları açtığımız gibi.

Hayatın anlamı hakkında hiçbir şey bilmediğimiz için yanıtlar peşinde çok zaman harcarız. Yanıt yoktur. Onları asla bulamayacağız. Tanrı sonsuz bilgeliği içinde hayatı bu şekilde oluşturmuştur, böylece yaşam sonsuz bir ilgi çekicilikle olmuştur. Yaşamı böylesine zengin kılan şey bu bilinmezliktir.

Tanrı'nın neden sizin savunmanıza ihtiyacı olsun ki? Bu dürtünün nedeni Tanrı'dan daha güçlü olduğunuzu düşünmeniz olabilir. Tanrının sizden daha güçsüz olduğunu düşünüyorsanız pek de inançlı değildiniz demektir. Söylediklerim mantıklı geliyor mu? Bu durumda din adına savaşan insanlara inançlı diyebilir miyiz?

Batı, savaş silahları için milyarlar harcayarak gücünü göstermek yerine Sıfır Noktası'na bir cami inşa etseydi, İslami bakış açısına karşı anlayışımızın çok dikkat çekici bir simgesi haline gelirdi. Bu, dünya barışına doğru çok büyük bir adım olurdu.

Kafirler, belki de barbardılar ama din üzerine fikirleri çok akıllıcaydı. Çok sayıda Tanrıları vardı. Eğer yağmurun yağmasını istiyorlarsa yağmur tanrısına dua ederlerdi ve yağmur yağardı veya yağmazdı. Karın ağrıları varsa ağrı tanrısına dua ederlerdi ve eğer duaları kabul edilirse ağrıları geçerdi. Tanrı'yla anladıkları şeyler aracılığıyla konuşuyorlardı. Çok basit, çok içten bir şekilde. Hiç de kafir değillerdi.

Yüzyıl ya da biraz daha az bir zaman önce, insanlar yaşamlarını nasıl sürdüreceklerini vaaz eden kiliseye giderlerdi. Bugünse televizyon izliyoruz; yeni yaşam gurumuz artık televizyon. Bir zamanlar her evde bir İncil varken, şimdi bir televizyon var. Batı dünyasındaki çoğumuz için yaşam güzel, en azından temel koşullar açısından. Yeterince besinimiz, lüks harcamalar için paramız, bilgi erişimimiz ve kendimize ayırabildiğimiz yeterli zamanımız var. Artık bir sosyal merkez olarak kiliseye ihtiyaç duymuyoruz. Bizim yeni bir dinimiz var artık. Tüketimcilik. Süpermarketler de yeni katedraller haline geldiler.

Genç insanlardan bedenlerine bomba bağlayıp kendilerini ve masum insanları havaya uçurmaları istenir. Onlara böylece cennette ön sıralarda bir yer garanti edecekleri söylenir. Bu gençlerden bu talepte bulunan kişiler yapılmasını istedikleri şeyi kendileri yapmamışlardır. Hiç olmazsa İsa kendisi ölmüştür. Eğer biri size şehit olmanızı önerirse, ona... "Siz önden buyurun," deyin.

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »