Güzel bir Hades ve Persephone kitabıydı. Gerçekten. Tabii biz onlara Henry ve Kate diyoruz. Zaman değişti :)
Spoiler içerir ona göre okuyun!
Kitabın ilk başında Bella'yı farklı bir yazardan okuyorum sandım; yeni okul, güzelliğinin farkından olmayan bir kız, etrafında dönen gizemli erkekler... Neyse ki kitap o yönden hemen uzaklaştı.
Öncelikle tanrıların çok masum davrandığını düşünüyordum. Ay ne yanılmışım. Kızın tüm hayatı yalandan ibaret daha ne kadar acımasız olabilirler ki! Üstelik onca çektiği acı bir yerde boşa, yani annesi bir tanrıça ve ölemez. En azından bilindik anlamda. Onca çektiği acı...Ve bunun hiç sözü geçmiyor. Hiçbir şekilde dile getirmiyor. Affetmek bu olsa gerek. Ayrıca gerçekten cesur. Buna inanıyorum.
Genede tanrılar çok garip geldi. Ama mantıklıydı da. "İsimlerin varlığından çok daha önce yaratıldık"
biraz fazla dünyevi davranıyorlardı. Ben tanrılarımı biraz kudredli ve insan duygularından uzakta severim.
Kızımız Kate gerçekten yedi ölümcül günahtan alnının akıyla geçebilecek bir kızdı. Tabii biraz beni sinirde etti. Ava kendi kıskançlığı ve bencilliği yüzünden nehire atlıyor ama ölümü nasıl Kate'in suçu oluyor hala çözebilmiş değilim. Bazen mantık pek hoş olmuyor.
Not: Bu arada Kate'in bir şekilde persephone'nin reenkarne hali olarak karşıma çıkacağını düşünmüştüm. Yarı yarıya tutturdum :D
Kısacası bir çok mitolojik öğe içeren, aşkı bize yaşatan, yeri geldiğinde annene bile güvenmemen gerektiğini hatırlatan bir kitaptı.
NoT2: Umarım Alacakaranlık ve Lanetli sevgiliye benzediğini düşünen tek ben değilimdir.