Ne ara historical romance hayranı oldum bilmiyorum ama böyle güzellerine denk geldikçe hayranlığım devam edecek. Kitap çok iyiydi kurgusu anlatımı karakterleri bence gayet iyiydi. Alec bir İngiliz beyefendisi ve metresinin yanından ayrılırken kaçırılıyor. Ve Cassie onu esir olarak satın alıyor. Evet kitabın bir diğer önemli noktası benim için kölelikti. Yazar köleliğin ve esirliğin arasındaki farkı iyi yansıtmış ve onların nasıl zorluk çektiğini nasıl aşağılandığını göstermiş. Köleler-siyah ırk- esirler ise bir süreliğine satın alınanlar. Esirler bile aynı koşullar altında olmalarına rağmen siyah ırka kötü davranıyor. Neyse Cassie çok iyi bir hanımefendi. Çiftliği babasının yokluğunda o idare ediyor.
-Babasının nerede olduğunu ya da ne olduğunu okuyunca göreceksiniz.- Ve iyi bir patron. Hiç kimseye hizmetçi muamelesi yapmıyor onlarla iç içe. Okurken çok eğlendim ve kitap son sayfasına kadar aksiyon doluydu. Takotah, Zach, Luke, Nettie, Nan, Micah, Carter hepsini ayrı ayrı sevdim. Küçük Jamie'i unutmayayım. Casie'nin erkek kardeşi. (Diğer kitap onu anlatıyormuş. Onuda kesinlikle okuyacağım. Tabi yayın evleri çabuk yayınlarsa çok sevinirim.)
Kitaptaki sevdiğim yönlerden biride buydu. Karakterlerin hepsini benimsedim öyle olunca da sıkılmadım.
Alec, davranışlarıyla beni kendine hayran bıraktı. Bazen kaba bazen çok seksi bazende sözleriyle romantik. Cassie ise güçlü bir kadın sadece bir yerdeki davranışı sinirlerimi zıplattı ama sonra doğruyu buldu :) Ve kötü karakter tabi ki vardı. Beni delirten türden bir adet bu kitabın içine atmışlar. Geoffrey! Adam tam bir hasta. Alec kahramanım onunla iyi mücadele ediyor :)
Kısacası çok beğendim.
"Godophin Barb'ın ikinci nesil torunlarından olan bir ayrım var. Gerçi istediğim kadar binemedim onlara."
"Tabi bende Kraliçe Elizabeth'in soyundan geliyorum." -Alec'in Alec olduğuna Casie'i ikna etme çabaları. :)) -
"Alec?"
"Hemen yanındayım aşkım."
"Evet, hemde buram buram mısır viskisi kokarken."