Başlarda oldukça zor okunmaya başlayan kitap , sabırla okunmaya devam ettiğinde kendi ritmini okuyucuya dayatarak, çok hızlı ilerlenmese de, sonuca ulaştırıyor.
Ölümün, yaşamın, Tanrı'nın varlığının Veba altında irdelendiği bu kitapta aslında, Camus'un çırpınışlarını görmek mümkün. Veba tıbbi bir hastalık olarak sorgulandığı kadar, insanlara , sırf insan olmalarından dolayı bulaşmış kötülükler ve Tanrı'nın , yazarın gözünde "adalatsizliklerinin" yansımasından kaynaklanan kötülükler açısından da sorgulanıyor. Ölüm ve yaşam. Yaşamak var olmak, ölüm ise yokluk. Yaşamak kutsal bir olgu . Ve onu beklenmedik bir şekilde sonlandıran her şey bir cinayet.
Paneloux Tanrının her şeye rağmen, bu kadar acılı ölüme rağmen sevilmesi gerektiği ve ona inanılması gerektiği le ilgili vaazını yaptıktan hemen sonra trajik bir şekilde ölür.
Tarrou ikiliemlerine ve inançsızlığına rağmen bir aziz olmak istemektedir.
Rieux ise bir doktor olara Tanrının ya da bu tür felekatlerin ya da yaşamın zıddı olana ölümün her gün kişisel bir felaket yaşatmaasına karşın varlığın ve hayatın savunucusu ya da askeri (ki bu Rieux ve Camus için iddialı bir laf olur) olmaya devam edecektir.