Anne kızımız hemşirelik okulundan mezun, pırlanta gibi bir genç kız... Çocukluk arkadaşı ve en yakın arkadaşı bolca neşeli, çokça hoppa, kafasına göre yaşayan Kitty. Ve yine birlikte büyüdüğü ve nişanlanmaları ve aşk ve tutkuyla değil daha çok birbirlerini kanıksamaları ve buna doğal bir süreç olarak baktıkları Gerard... Gerard gerçekten sadık ve bağlı bir karakter. İlişkilerinde tutku olmassa da Gerard, Anne'i gerçekten seviyor bu belli. İşte kızımız çevresindekilerin aşk&tutku laflarını ilişkisinde görememeye başlar, savaş ortamıdır, işler karışıktır. Üstüne en yakın arkadaşı bencilin önde flama taşıyanı Kitty, Anne'in evlenip gitmesini kabullenemez ve orduya hemşire olarak yazılır. Anne de saf yavrum, hem Gerard'dan uzak kalıp ilişkileri hakkında düşünmek, hem vatana hizmet, hem de Kitty'i kollamak amaçlı bu maceraya katılır ve Bora Bora adasına giderler.
Kızımız orda savaşın soğukluğunu, en yakın dostunun bitmek bilmeyen ihanetlerini, hemşire dostlarının candanlığını ve aşkın&tutkunun en güzel halini görür... Onun adı Westry'dir ve bir askerdir. Sanatla ilgili, düşünceli, tam bir aşık, aşkından hiç vazgeçmeyen ve dürüst, mert biri. Aşk o! Neyse ikili aşklarını gözlerden uzak bir bungalowda yaşarlar... Ama savaşmaları gereken bir çok cephe vardır. Üstüne de bir cinayete tanık olurlar ama konuşamazlar... Bu sır perdesi 70 yıl sonra aralanabilir mi?
Biri çıkıp bana bu kitap aslında o dönemde yaşamış Anne Calloway'in günlüğüdür dese ona inanırım... Çünkü okurken bir çok duyguyu bir arada hissettiğim çok ama çok gerçek bir romandı... Savaşın insanların hayatını nasıl onarılamaz bir şekilde mahvettiği, en yakın dostun bile aslında nasıl insanın hayatını alt üst edebileceği ve aşkın tüm yapıcı ve yıkıcı halleri... Üstü açılmayan bir çok sırrı önceden keşfedebilirsiniz, tahmin edebilirsiniz ama kitabın gidişatını ve sonunu bence tahmin edemezsiniz, ben soluksuz okudum diyebilirim... Dili de çok akıcıydı, bir kaç saatte bitirilecek cinsten.
Ve Mary... Yan hikayelerin en dokunaklısı... Mary, Anne'in adadaki hemşire arkadaşlarından. Acıklı bir hikayesi var ve üstü kapalı geçilse de ben çok merak ettim onun hikayesini. Umarım bir gün yazar onun hikayesini yazmaya karar verir...
Kitap beni o kadar etkiledi ki yazmakta çok güçlük geçiyorum. Belki yarım yamalak, belki saçma sapan bir yorum oldu bilmiyorum ama kitabı çok ama çok sevdim... http://benherneysemo.blogspot.com/2013/05/okk-3-blog-tur-yagmur-sonras-sarah-jio.html