Tarihi aşk romanlarını okumaya alışkın olduğum yazarın farklı bir romanına merakla başladım.
Mark Nolan'ın kız kardeşi Victoria yağmurlu bir nisan akşamında araba kazasında ölmüş ve geriye altı yaşında ki kızı Holly kalmıştır. Mark'ın hayatında ihtiyaç duyduğu son şey altı yaşında bir kız çocuğudur. Kardeşinin ölümüne kadar yeğenine bekar bir dayının rahat tavırları ne kadar el verirse o kadar ilgi göstermiştir. Tatil buluşmaları dışında görüşmemişlerdir. Kardeşi ölünce ise her şey değişir.Ortada bir baba yoktur. Kardeşi kimseye babasının kim olduğunu söylememiştir.Bir mektup bırakmış ve kızının vasiliğini Mark'a bırakmıştır. Bir çocuğa bakmak ona çok uzakken şimdi vasisi olmuştur.Bir kadını yetiştirmek büyük bir sorumluluktur. Güzel bir örnek olamayacağını düşür,ne yapacağını bilemez bu yüzden kardeşi Sam ile Holly'nin sorumluluğunu üstlenir. Sam'in büyük evine yerleşir orada yaşamaya başlarlar. Holly bu kayıptan sonra konuşamaz ama dayıları hep yanındadır.
Maggie eşini kaybetmiştir ve adada oyuncakçı açmıştır. Mark'ı görünce rüyalarında ki adamın dükkana girdiğini düşünmüştür. Yanında ki Holly'i önce kızı sanıp kapıldığını sanmıştır fakat Holly sayesinde tanışmış olurlar. Mark'ın Maggie ile ilişkisi Holly'e iyi gelince ve altı aydır konuşmayıp Maggie'nin yanında konuşunca ikili daha sık görüşmeye başlar. İkili arasında da etkileşim olunca işler değişir.
Kitap çok kısa olduğundan bir çırpıda bitiyor başladığım gibi bitti. Annesi ölünce dayıları ile yaşamaya başlayan küçük bir kız muhteşem dayılar ve dayılardan Mark ile Maggie'nin hikayesi güzeldi. Sıkmayan bir kitaptı Holly'e bayıldım.