Bir arkadaşım okumamı önerdiğinde ismine bakıp şiddetle karşı çıkmıştım. Israrla polisiye yönü de var deyince kıramadım. Her zamanki gibi bir seriye daha tersten başlamış oldum. Ama değdi. Dili sade, yalın, okuyucuyu yoran uzun anlatımlar, tasvirler yok, direkt konuya olaya odaklı. Aralarda geçen aile bireyleri gerekse Ahmet ile Sena arasındaki diyaloglar iyi düşünülmüş, özellikle Ahmet ile Sena arasındakiler, zor ve gizli aşkın sinyalini tamamen okuyucuya yansıtıyor, bu yönüyle de başarılı buldum. Anlatımda karşılaştığım sıkıntı tekrarlarla alakalı. Evet serinin üçüncü cildi karakterleri ve karakterler arasındaki etkileşimi okuyucuya elbette yansıtmak zorunda ama sürekli hatırlatmaları da yersiz buluyorum, geçmiş ciltleri okumayanlar çok önemseniyorsa kısa bir özet ve karakter tanımının ardından ana hikaye yoğunlaşmak daha mantıklıdır, bu uygulamanın yerine cümle aralarındaki "Sancaktarların oğlu Ahmet" ... gibi karakter açıklamaları ve sık tekrarları, kitabın başlarında yaşanan olayların ilerleyen sayfalarda hatırlatmaya yönelik tekrarları - ki Okuyucu 5-10 sayfa önce geçen bir olayı unutmaz, aklındadır o, hatırlatmak okuyucuyu saf, unutkan yerine koymak gibi bir şeydir bana göre - bir de isim tekrarları beni ciddi anlamda yordu. İki kişi arasındaki gelişmeleri ve kişilerin iç sesini verirken ya da o anki halini anlatırken kimi anlattığını, okuyucuya anlatma gayretine düşmüş gibi sürekli bir isim tekrarı yapmış. Neyse ki olaylar ilerledikçe içine düştüğünüz bu girdaptan çabuk kurtuluyorsunuz, daha az dikkatinizi çekiyor. Polisiye yönü tabii ki aşkın gölgesinde kalmış, ama bu kitabı daha az sürükleyici yapmıyor, fazla etkilemiyor bile, bu arada duygusal hesaplaşmaları iyi yansıtmış yazar.