Kitap hakkında ne düşüneceğime bir türlü karar veremedim, bitirdikten sonra kitaba dair düşünmem gerekti. Her şeyden önce, belki de aralıklı okuduğum için, okurken sıkılmadım. Yazarın kullandığı dili, kelimeleri, olayları sunuşunu tartışmaya gerek yok.
Ailede neredeyse toplam 3 isim ve onlarca karakter var, hepsi de birbiriyle bağlantılı ve kenara atılmayacak karakterler. Okurken karıştırmamak için çabaladım, bir süre sonra da alıştım ama karakterlere bir türlü ısınamadım. Hepsinin iyi kurgulanmış bir hikayede, kopuk kopuk hayatlarına şahit oldum ama hikaye beni içine çekemedi. Son 100 sayfada ise tamamen koptum ve artık tamamen bitirmeye odaklandım çünkü nasıl başladıysa öyle biteceğini biliyordum. Ağzımı açık bırakan tüm o akrabaların birbirlerinden üremesi ve de bazı tuhaf olaylar oldu, domuz kuyruğu, Güzel Remedious'un uçup yok olması, Ursula'nın kör olması ve kimsenin anlamaması ve aynı zamanda bir çok jenerasyon devirip öyle can vermesi gibi.
Muz fabrikası, Liberaller ve Muhafazakarların savaşı, öldürülüp vagona tıkılan cesetler ve yıllar sonra bunların serapmış gibi davranılması, hiç var olmamış olduğunun düşünülmesi de bana düşünecek yeni konular vermiş oldu, kitabın sevdiğim tarafları da sıkıldığım ve anlamsız bulduğum tarafları da var.
Yine de ilk okuduğum Marquez kitabı olduğu için ve okuduğum tuhaf kitaplardan biri olduğu için, abartıldığını düşünsem de, büyük resme bakarsam kitabı sevdiğimi söyleyebilirim.