Yüzyıllık Yalnızlık korktuğum bir kitaptı. Öyle yorumlar okumuştum ki bu kitabın ağırlığını kaldıramayacağımı düşünüyordum. Nihayet okudum bitti ama ben kitap hakkında ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Ne okudum ben? Buendia ailesinin yüzyıllık tarihini mi? Oysa koca insanlık tarihini baştan sona okumuş gibi hissediyorum. Yaratılan her karakter öyle kendisine özgü, öyle doğal ve gerçekçi ki... Bir sayfada anlatılan bir olay kurgu da öyle bir etki yapıyor ki... Marquez kesinlikle okuduğum en etkili yazarlardan biri. İnsanın gözünden akan bir damla gözyaşı, ölüm, doğum, aşk, tutku bu kadar mı güzel betimlenir. Tadına doyulmaz bir kalemi var gerçekten.
Onca karakterin arasında benim favorim Amaranta idi. Gerçi bir şekilde tüm karakterleri seviyorsunuz ya...
Dokunan bir kaç satır için:
''Yüreğini kolla Aureliano, ölmeden çürüyorsun.''
"Dünya daha öylesine çiçeği burnundaydı ki, birçok şeyin adı yoktu ve onlardan bahsederken parmakla göstermek gerekiyordu."
"Çünkü yalnızlık, anılarını ayıklamış, yaşamın yüreğinde biriktirdiği özlem dolu süprüntüleri yakmış, geriye en acı anıları bırakarak, onları arıtmış büyütmüş, sonsuzlaştırmıştı."
"Birisi, kabuk tutmuş yaralarımızı okşamaya başladığında, cırt diye açılıveriyor ve oluk oluk kanama başlıyor yeniden… Birine teslim olduğumuzda ve içimizi döktüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıveriyor. O yüzden değil mi, içimizi tutmalarımız, birine teslim olmaktan korkmalarımız, ortalıkta tedirgin ve gergin dolanmalarımız? -anlatsam mı, anlatmasam mı?- kararsızlığımız, -bu sevgi beni acıtır mı?- kuşkularımız… Her zaman seni üzecek birileri olacaktır. Tek yapmamız gereken; sevginin bize vadettiklerine güvenmeyi sürdürmek, ama kime ikinci defa güveneceğimizi de iyi seçmek."
"Yaşamla hesabını kesin olarak kapatırken kendi insanlarını düşündükçe duygulanmıyor, en çok nefret ettiği kişileri aslında nasıl sevmiş olduğunu anlamaya başlıyordu."