En başta söylemek gerekir ki finali havada bırakılmış romanlardan hoşlanmıyorsanız bu romana temkinli yaklaşın. Okuduğumuz kitaplara ilgilerimiz ve algılarımız dahilinde farklı yönlendirmeler ya da finaller öngörebiliriz ama nihayetinde şahsen öncelikle yazarın kafasındakini görmek isterdim.
Romanda iç içe geçmiş iki hikaye söz konusu. 1928'de Kahire’de yaşanan (ya da yaşanmayan) olaylar, yıllar sonra bir günlük aracılığı ile Fransız derin devletinin hışmına uğramış bir adli tabipçinin gözünden bizlere anlatılıyor. Açıkça söylemek gerekirse okurken nedense hiç sempati duyamadığım bu karakter ve onun hikayesi, Mısırda yaşananlar kadar ilgimi çekmedi. İki olayın birbirine bağlantısı da bence çok çok zayıf. Hani kitabın tanıtımında “tamamen ilgisiz gibi görünen bu iki olay, aslında karmaşık bir şekilde birbirleriyle bağlantılı bir şekildedir” denilince, olaylar aslında birbirinin devamı olabilirmiş gibi bir beklenti oluşuyor. Sonuçta, finali okuyucunun yorumuna bırakılmış ve bana göre iç hikayenin dış hikayeden çok daha fazla dikkat çektiği bir kitap Zamanın Kanı.