Mart 1928, Kahire... Gece sokağa çıkan çocuklar kaybolur ve bir süre sonra cesetleri çevredeki yer altı mezarlarında bulunmaya başlar. Şehirde bir söylenti yayılır: Binbir Gece Masalları'nın korkunç Gûl'ü geri dönmüştür. Tamamen ilgisiz gibi görünen bu iki olay, aslında karmaşık bir şekilde birbirleriyle bağlantılı bir şekildedir.
Mart 1928, Kahire... Gece sokağa çıkan çocuklar kaybolur ve bir süre sonra cesetleri çevredeki yer altı mezarlarında bulunmaya başlar. Şehirde bir söylenti yayılır: Binbir Gece Masalları'nın korkunç Gûl'ü geri dönmüştür. Tamamen ilgisiz gibi görünen bu iki olay, aslında karmaşık bir şekilde birbirleriyle bağlantılı bir şekildedir.
Hani güzel bir tabir vardır," dehşetül vahşet", gibisinde bir durum vardı....doğruyu söylemek gerekirse,adeta ,iliklerinize kadar gizem duygusu hissettiğiniz bir kitap olmuş...ve yazar konuyu o kadar iyi kurgulamışlar ki,günümüz dünyasına bıçak gibi keskin bakış açısıyla yakalamışlar...bir yanda işlenen çocuk cinayetleri , bir yanda mısıra uzanan esrarengiz olaylar ,tüm bu döngüde ,cidden akıllara zarar bir senaryo...yazar kendi kurgu dünyasında ,kelimenin tam anlamıyla bir fantezi yaratmış. ,
zekice kurgulanmış ve çok iyi düşünülmüş bir kitap, bana kalırsa...
gerilim severler bu kitabı asla kaçırmasın.
Mart 1928, Kahire… Gece sokağa çıkan çocuklar kaybolur ve bir süre sonra cesetleri çevredeki yer altı mezarlarında bulunmaya başlar. Şehirde bir söylenti yayılır: Binbir gece masalları” nın korkunç Gûl”ü geri dönmüştür.
Tamamen ilgisiz gibi görünen bu iki olay, aslında karmaşık bir şekilde birbirleriyle bağlantılı bir şekildedir.
yazarın kitap sonunda okuyucuya sunduğu bulmaca büyük bir jest.tek sorun çoğu kişinin fransızca bilmiyor olması.haliyle kimmiş,ne yapmış diye havada kalan bazı sorular oluyor.tekrar,daha dikkatli ve bulmaca anında bir çevirmen desteğiyle okumakta fayda var.
En başta söylemek gerekir ki finali havada bırakılmış romanlardan hoşlanmıyorsanız bu romana temkinli yaklaşın. Okuduğumuz kitaplara ilgilerimiz ve algılarımız dahilinde farklı yönlendirmeler ya da finaller öngörebiliriz ama nihayetinde şahsen öncelikle yazarın kafasındakini görmek isterdim.
Romanda iç içe geçmiş iki hikaye söz konusu. 1928'de Kahire’de yaşanan (ya da yaşanmayan) olaylar, yıllar sonra bir günlük aracılığı ile Fransız derin devletinin hışmına uğramış bir adli tabipçinin gözünden bizlere anlatılıyor. Açıkça söylemek gerekirse okurken nedense hiç sempati duyamadığım bu karakter ve onun hikayesi, Mısırda yaşananlar kadar ilgimi çekmedi. İki olayın birbirine bağlantısı da bence çok çok zayıf. Hani kitabın tanıtımında “tamamen ilgisiz gibi görünen bu iki olay, aslında karmaşık bir şekilde birbirleriyle bağlantılı bir şekildedir” denilince, olaylar aslında birbirinin devamı olabilirmiş gibi bir beklenti oluşuyor. Sonuçta, finali okuyucunun yorumuna bırakılmış ve bana göre iç hikayenin dış hikayeden çok daha fazla dikkat çektiği bir kitap Zamanın Kanı.
Maxime Chattam' ın okuduğum ilk kitabı, son olmayacağını düşünüyorum.
Maxime Chattam'dan yine kurgusu mükemmel, anlatımı sürükleyici bir roman. Kitabın sonunda katili az çok tahmin edebilseniz de, olayların nasıl o hale geldiğini tahmin etmek biraz zor. polisiye seven herkese tavsiye ederim.
Gercekten cok sürükleyici bi kitapti ben ikinci hikayeyi daha heyecanla okudum ama kitap genel olarak cok güzeldi sonu hakkinda bir fikrim var tabii :)
Karton Cilt, 322 sayfa
2008 tarihinde, Doğan Kitap tarafından yayınlandı