Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
Burak bey sizinle hemfikirim, tartışmayı asıl açma sebebim ve dikte ettiğim konu aslen o. Diyorum ki; hayatımızdan usulca, sessizce, biz hiç fark etmeden geçip gidiyorlar ve bunun sebebi biziz. Ahmet Erhan örneği mesela; yıllarca herkes Ahmet Kaya yorumu ile ki bilmeyen yoktur şiirini hem dinledik hem söyledik. Ustalıkla yazılmış onlarca şiiri var, çok büyük eserler bıraktı. Ama görün ki on yaşında bir çocuk bile dizeleri ona ait bir şarkıyı söylerken kendi döneminin bir çok adamı varlığından dahi haberdar değil. Özellikle yeni kuşak hiç değildi.
Dergilerde, verdiği ürünlerle ve artık hayatımıza giren sosyal medya aralığı ile bir şekilde insanlara ulaşmaya çalışan onlarca kalem var. Çok büyük çok başarılı işler çıkıyor. Son jenerasyon da; Harun Atak, şimdilerde kitaplarını okuduğum Kazım Baran Yılmaz, Jan Ender Can iddia ediyorum ki bu yüzyıla damgasını vuracak isimler. Daha benim de bilmedklerim elbette var. Çok sıkı bir şiir okuruyum. Elimden geldiği kadar değerlendiriyorum. Bugün açık konuşacağım, yazı yazdığını zanneden ve kitap basan onlarca lüzumsuz popüler adamın gölgesinde yok edilmemesi lazım bunların.
Özellikle Gecel, Kırık Bej, Parça Tesirli Lacivert, Saf Acı çok uzun zaman yaşayacak ve eserler. Hepsi bir felsefesi olan, ustaca yazılmış kitaplar. Kitap çıkartmasını beklediğim isimlerde var farklı mecralardan takip ettiğim. Gereken alakayı gösterince ne şiirin bittiğin ne şairin yetişme sıkıntısının olmadığını görüyoruz. Farkına vardığımız tek şey oluyor algımız kapalı ve kitap alıp okumaktan yoksunuz. Çünkü toplumsal tepki şu ''roman ise başka okuma şansım yok gidip alayım, şiir mi? ha onu internetten de okurum yahu.''
Şahsi görüşüm: 21. Yüzyılda "... çok güzel şair" diyebileceğim kimse yok. Zira yarısından fazlası diz üstü edebiyat kurbanı. Kafiye yapacağım şiiri boğan mı dersiniz, betimlemelerle bir şeyler anlatmak isterken her şeyi birbirine karıştıran mı dersiniz maalesef çok fazla bu tarz şiir var. Ha nadir bir iki tane var ama onlar da 21. yüzyıla ait değil. Şu devirde maalesef ne bir Nazım var ne bir Atilla var...
İki satır yazdı diye kendini şair belleyen de var, ben şiir yazıyorum diyen de... Şiir yazmak çok zor bir meziyet, bir şekilde roman yazarsın ama şiir bambaşka. Okuduğunda iliklerine kadar hissetmelisin şiiri, seni alıp götürmeli. Ruhuna işlemeli, yüreğine uzanmalı... Eğer bir şiir yüreğine uzanamıyor ise korkarım o şiir olmamıştır...
Ama benim umudum var yetişmekte olan kişiler var, ileri de bir Nazım olmasa da güzel şiirler okuyabileceğimize itimadım tam. :)
Şiir, şiirdir. İnsanın sevdiği, okumak istediği dizeler farklılık gösterebilir ama "ah canım yaa, şiir bitmiş" tadında muhabbeti çok anlamsız bulmuşumdur hep. Şiir çağının insanı neyse odur işte. İkinci yeni döneminde insanlar nasılsa şiir onlardan nemalanmış, günümüzde de günümüz insanlarından. Eğer şiir olmuyor artık diyorsanız, bugünün insanıyla da olmuyordur demektir. Öte taraftan merak da etmiyor değilim, nefes alan şairlerimiz arasında onlarca parça tesirli dize yazanı varken, bu şiir bitmiş diyenler hangi şairleri okumuş da bu genellemeye varmış acaba?
Not: Edebiyat dergilerini takip şart hacılar, nice sıkı şair hiç tanınmadan gelip geçiyor yanımızdan.
Arkadaşlar merhaba.
Buralarda yeniyim, çok olmadı keşfedeli.:) Müthiş bir site. İlk sizin grubunuza katıldım.
İkinci Yeni akımından sonra Türk şiirinde akıl almaz bir boşluk meydana geldi. Bilinen isimlerin dışındaki devam ettiriciler yetersiz kaldı, hariç olan isimler çok ön plana çıkamadı. Dolayısı ile gelenek olarak bizim için beş bin yıllık bir tarihi olan şiirimiz şimdilerde olması gerektiği yerde değil. Neden sonuç ilişkisine bakarak size göre Türk şiirinin bundan sonraki geleceği nasıl şekillenecek?
Şiir satar aslında... Özgün olduktan, kendini ifade ettikten, yeni bir şeyler katıp ekledikten sonra şiir satar ama satması mesele olmamalı "Ben şairim" diyen kişi için, o kadar duygu o kadar maneviyatı sırf maddiyat için bir kenara itip bırakmak bizim bildiğimiz, özümsediğimiz "Şair ruh"a biraz hakaret gibi oluyor sanki. Elbette daha büyük sorunlar vardır, haklısınız.
Behsettiğiniz ve başlıca tartışılması gereken unsur poetikten haberdar olmayışı yeni neslin. Tamamıyla şovenizm peşinde, popülizme hizmet eden ürün verme anlayışı fazlasıyla gelişti. Söylediklerinize ilave olarak taklitten ve esinlenmekten daha sıkı sorunlarımız var aslında. Şiirin ve dolayısı ile edebiyatın genel tanımlamasında aksaklıklarımız var. Yeni cevherler yok mu? Mutlaka var. Ancak sayı bir elin parmaklarını geçmiyor.
Asli sorunlarımızdan birisi de ''şiir satmaz'' olgusu. Yani roman veya diğer edebiyat türlerinde çok kötü yapıtların bile üreticisine bir geri dönüşü olurken çok iyi şiirin dahi göz ardı edilmesi.
Şiirin satması üreteni madden üst bir statüye taşıması değil, gördüğü değeri onun hayatına yansıtma unsuru olarak değerlendirmek lazım. Ülkemizde dizüstü, leğen kemiği kenarı gibi -:)- saçma sapan tanımlamalarla edebiyat yaptığını iddia edip bundan hatırı sayılır paralar kazananların yanında, işin gerçekten sanat tarafına bakıp yüzyıllarca yaşayacak eserler ortaya çıkartan adamların gözardı edilmesi, yokluk içinde yaşatılması (ki tarih birçok ismi bu şekilde sürklase edip ürünlerinden arsızca faydalanmıştır) büyük bir ironidir.
Okur-yazar bağlamında ortaya çıkan bu devre kopukluğu netice olarak kayıp olarak dönmektedir. Şair ruha şiirden maddiyat beklemek nasıl yakışmazsa, sanat isteyen bir toplumun ona gereken özeni göstermeyip birer hiç gibi aralarından ayırlmasına göz yumması da bir o kadar yakışık almaz.
Türk şiiri bir noktadan sonra tamamen çıkmaza girdi bence, aslında bunun sadece Türk şiirinde olduğunu da düşünmüyorum yeni dünya düzeniyle ilgili olduğunu düşünüyorum biraz. Yani duygular ikinci plana atıldıkça şiirler de ikinci plana atıldı biraz. Çok insan tanıyorum sadece yıkıcı bir ayrılık yaşadığı için şiirlere sığınan, ne duyguyla yazıldığını sorgulamadan yahut dönem özelliklerini "İşte benim yıkımımı anlatmış, şiiri çok seviyorum" diyen. Hal böyle olunca da senin bahsettiğin o boşluk daha da doldurulamaz bir hale geldi bence. Günümüzde çok fazla amatör şair var; tamam heyecanlılar, tamam yazabilmek peşindeler ama bunu şiir akımlarını inceleyerek yapmıyorlar mesela biri çıkıyor kendine Ahmet Haşim'i rol model olarak alıyor ve ona benzeyen cümleler, ona benzeyen şiirler yazıyor savunması da "E başta herkes birini taklit ederek başlamadı mı?" oluyor. Bir diğer acı tarafı da zamanında Nazım Hikmet'in benimsemiş olduğu ve edebiyatımıza taşıdığı serbest şiirdir, serbest şiir de düz yazıyı noktalardan kesip alt alta şiir formunda yazmak olarak algılanmıştır bazı çevrelerce ki bu da şiire yakışan bir şey değil. Serbest şiiri de bir kenara bırakalım kafiye yapabilmek adına şiir o kadar boğuluyor ki zaman zaman...
Şimdi eminim biri amatörlerin hevesini kırdığıma dair bir şeyler söyleyecek, heves kırmak değil bu hatayı göstermek sadece. Bugün amatör olarak bu işi yapan insanlar yarın öbür gün bu işi uzmanlık boyutuna taşıyabilir o zaman da sanırım şiirimizde yansımalar değil özgün şeyler görmek isteriz...