Murat Bey, o deriiiin(!) tahliller asıl bize ait, zaten susmak üzerine ancak kadınlar bu kadar konuşabilir.. :) ama "konuşmak" için açılan konunun "susmak" olması değil midir asıl ironi..
Bir de ciddiyetten infilak etmemek üzere, susmak üzerine deriiiin(!) tahlillerde bulunduğum şu yazıya referans veriyor ve susuyorum.
http://vinceverbatim.tumblr.com/post/3584698442/memleketimden-insan-manzaralar-sustum
”Söylediğimi düşündüğün şeyi anladığını sandığını biliyorum ama duyduğunu sandığın şeyin benim demek istediğim olmadığını farkettiğinden emin değilim…”
- Alan Greenspan, Abd Merkez Bankası Eski Başkanı
susmak üzerine çok cümle döktürülür gibi :)
ne kadar konuşursanız konuşun, duymamaya niyetlenmişse karşınızdaki insan/lar..yani sesinizin duyulmadığını hissettiğinizde susarsınız.. sözün anlamını yitirdiği ve yavaş yavaş bittiği yerdir bu nokta.. haklısınız, insanlar ve kırgınlıklardır çoğu zaman sebep.. bazen de hayatın bizatihi kendisi.. yaş mı? en az sözle en çok şeyi anlatmaya çalışmak derdine düşürüyor insanı yaş.. ya da benim gibi bazı insanları :) ki bu da anlamı getiriyor beraberinde bana kalırsa.. az ama anlamlı sözler.. (grup ciddiyetten infilak etmez umarım :)
susmak bazen gizli bir zafer kazanmak gibidir. yani bana hep öyle gelir. yüzlerce cümle etsem bazen anlamaz da kimse, sustuğum vakit herkes derman olmaya çalışır bana. bilmiyorum yaşla ilgisi var mı? ama insanlarla, kırgınlıklarla çok ilgisi var sanırım.
yalnız çok ciddileştim ben :)
aslında ben değneğimi sakladım epeydir.. sus ve rahat et! :) yaşla ilgili olsa gerek..
ben değilim sükutta anlam arayanlardan :)
biraz kıpırdanma olmuştu, yine durduk, niye? sükutta anlam arayanlardanız herhalde.. :)
ankara'nın puslu havalarıdır benim vazgeçemediğim.. ne güzeldir şehrin üzerine örtülen kurşuni örtü.. öyle bir ısıtır ki insanın içini.. elde çay, battaniye altında seyredilen belgin doruk-ayhan ışık filmleri gibi.. :)