Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
Kulüpte konu açma sıkıntısı var, ben de biraz farklı bir konu açayım dedim :)
Şöyle bir şey yapalım:
Eğlence amaçlı kitaplarla, yazarlarla veya edebiyatla ilgili duyduğunuz ya da fark ettiğiniz ilginç bilgileri paylaşın. Bakalım biz daha önce "bunları biliyor muyduk?" :)
Ben başlıyorum :)
Ersin Tezcan tarafından 1997'de yazılan “E'siz Potkal" isimli kitapta hiç “e" harfi kullanılmamıştır. Daha ilginci ise; kitabın 1997'nin Aralık ayında ''E Yayınları'' tarafından basılmış olmasıdır.
Georges Perec de Kayboluş (La disparition) isimli kitabını yazarken Fransızcanın en çok kullanılan sesli harfi olan “e”yi kullanmamıştır, üstelik Cemal Yardımcı da bu romanı “e” harfini kullanmadan Türkçeye kazandırmıştır.
E'siz Potkal adlı kitabın E yayınlarından çıkması çok esprili olmuş :-)
Bu da benden olsun:
- James Joyce, 'Finnegans Wake' adlı eserinde, kalıplaşmış cümle yapısını ters yüz ederek, bir cümlenin ikinci yarısını cümle başında kullanmış, cümlenin başlangıç kısmı ile cümleyi bitirmiştir. Eserde, Joyce'un 60 farklı dilden kelime kullandığı tahmin edilmektedir. 1939 yılında yayınlanan eseri, edebiyatçılar ve akademisyenler günümüzde hala deşifre etmek için uğraşmaktadırlar. Daha önce Çince'ye çevrilmiştir eser ve "Dünyada okunması en zor olan kitaplar" sıralamasında 1. sıradadır. Oğuz Atay, eseri orjinal dilinde okumuş ve 'Günlük' adlı yapıtında bundan bahsetmiştir.
Böyle güzel bir başlık açılmışken,nasıl ben de katkıda bulunabilirim diye deminden beri internette dolanıp duruyordum.Umarım katkıda bulunabilmişimdir.
Tolstoy'un ünlü eseri "Savaş ve Barış", o yıllarda kopyalama makineleri icat edilmediğinden, eşi tarafından yedi kez elle yazılarak çoğaltılmıştır.
Bu tip konuların devamının gelmesi dileklerimle =)
Şair Cemal Süreyya, arkadaşı Süreyya Evren' le girdiği bir iddiayı kaybetmiş ve soyadında ki "y" harfinin birini Süreyya Evren'e vermiştir. Şair adını Cemal Süreya, arkadaşı da Süreyyya Evren şeklinde değiştirmiştir. Cemal Süreya bu iddiayı okurlarına ''Elma'' isimli şiirinde açıklamıştır.
" İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden olan Jonathan Swift, “Gulliver’in Gezileri” isimli kitabında mars gezegeninin iki uydusu olan Phobos ve Deimos’u tam boyutları ve dönüş hızlarıyla yazdı. Gök bilimciler isimleri kitapta geçen bu uyduları kitabın yazılışından yaklaşık 100 yıl sonra buldular. Swift’in bu bilgileri nasıl öğrendiği ise hala bir sır."
Bu da benim ilgimi çekti.
Yalnız konu harika :D
http://bonpurloryan.com/2015/05/05/dostoyevskinin-el-yazmalarindaki-metinlere-eslik-eden-karalamalari/
ilgisini çekenler olur belki :D
@NyksS bilmiyorum bu konu üzerinde baya bir varsayım var .Benim okuduğum ve çok daha mantıklı gelen ' EKSİK Y ' serüveni ise şöyle ;
cemal süreya ve sezai karakoç üniversitede sınıf arkadaşıdır. ve sınıflarında ''muazzez akkaya'' isminde bir de kız varmış. ikisi de bu kızı gizliden gizliye severlermiş. sınıfta gün boyu aynı kıza duydukları ilgiyi birbirlerine anlatırlarmış. hatta muazzez'e yazdıkları şiirleri birbirlerine okurlarmış.. sonra bu aşk, zamanla kızışmış ve birbirlerine 'ben elde ederim, sen edersin' derken 'kim elde edecek?' diye iddiaya tutuşmuşlar.
kaybeden büyük bir bedel ödeyecek demişler. ve bu bedel ömrü boyunca üzerlerinde kalıcak. bedene fiziksel bir zarar olmayacak diye de karar kılmışlar. ve sonunda soyadını değiştirmeye gelmiş olay..
cemal sürey(y)a kazanırsa ;sezai karakoç'un soyadı ''karkoç'' olucak..
sezai karakoç kazanırsa ; cemal süreyya'nın soyadı 'süreya' olucak.
ve tabi kızı sezai karakoç elde eder ve onunla çıkmaya başlar. cemal süreya da gidip tek 'y' harfini attırır soyadından..
işte süreyya'dan süreya'ya geçiş dönemi böyle olmuştur..
ileri ki zamanlarda muazzez akkaya bir iddia sonucu sezai karakoç'un kendisi ile çıktığını öğrenir. biraz da sorunları olan muazzez bunu kaldıramamış, okulu bıramış ve memleketi olan geyve'ye gitmiştir..
sezai karakoç bu duruma çok üzülür ve muazzez akkaya'ya ithafen (bkz: mona rosa)şiirini yazar. şair karakoç,1950 yılında mülkiye'de öğrenci iken yazmıştır bu şiiri. ancak 2002 yılına kadar yayımlanmamıştır.
"mona roza" türk edebiyatının en mahrem akrostiş şiiridir.
Mona roza, siyah güller, ak güller ...