Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
‘’ Topkapı Sarayı da Fuat Bey'in seçtiği kendi hazinelerini katmış sergiye. İnsan Atatürk'ün Sarayı 1924'te koruma altına alarak Osmanlı'nın viraneye dönüştürdüğü koleksiyonların kurtarılmasını sağlamasını şükranla anmadan edemiyor. Yüce Dahi! O kadar iş ve sıkıntı arasında buna ne zaman vakit buldun? ’’
‘’ Disiplinli yaşamı kölelik sanan üniforma düşmanları, gidip Avrupa ve Amerika'da sivil yaşamdaki disipline baksınlar. Türkiye'de onu uygulasak yeter de artar bile. İşte o zaman askerimizle sivilimiz
arasında fark kalmaz. Yoksa sivili her türlü yobazdan korumak hep askerin omuzuna yük olur. ’’
‘’ Fuat Hoca Türkiye' nin yobazlıktan çok çektiğini, kendi neslinin bunu çok iyi bildiğini söylüyor. Yobazla mücadelenin onun elindeki silahı ona karşı çevirmekle kazanılacağını anlatıyor. Yani kültürümüzü iyi tanımak, yobazın onu çarpıtmasına izin vermemek. Sultanahmet'teki kahvede bir gün sohbet ederken ortalıkta dolaşan kara çarşaflı kadınların onu nasıl üzdüğünü gözlerimle gördüm: "Bunun dinde yeri yok!" deyip duruyordu. ’’
‘’ Genel Komutanlığı mensuplarıyla yakında yaptığı bir toplantıyı anlattı. Oğuz Jandarmamıza hayran olmuştu. "Müthiş bir üst kademeleri var" dedi heyecanla. 'Arazide çalışanları için bir el kitabı hazırlamışlar, değme arkeolog hazırlayamaz." Bir müddet kaçakçılık ve tahrip ile mücadele amacıyla hazırlanmış olan bu el kitabını methettikten sonra, Jandarma'da gördüğü bilimsel mentaliteyi anlattı. Oğuz'la birlikte benzer bir tecrübeyi geçen yıl Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda da yaşamıştık. Orada da ne yazık ki teknik olanaksızlıklar nedeniyle henüz gerçekleşemeyen bir işbirliği için havacıların ne denli istekli ve bilinçli olduklarını görerek hayret etmişti. ''
‘’ Ordudaki subaylara ve astsubaylara "Komutanım" diye hitap ediyor muyum? Elbette ve bundan kıvanç ve şeref duyuyorum.Onlar da bana aynı şekilde "Hocam" diye hitap ediyorlar. Bundan yüksünenin herhalde ruhsal bir sorunu olmalıdır. Bir psikiyatr tedkikini tavsiye ederim. Bu belki kendilerini ezberletilmiş sloganlarla değil, düşünerek yaşamak yönünde ikna eder. ’’
‘’ Bunun nedeni, Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı ile Misak-ı Milli sınırları içerisinde esaretten, hatta belki bir yok oluştan kurtardığı Türkçe konuşan Müslüman toplumun, bizzat kendisini yönetenlerce, yani çoğunlukla İstanbul'daki Osmanlı seçkinlerince, yüzyıllardır aşağılanmış olması, Araplardan miras alınmış "Etrak-ı bi-idrak", yani "anlayışsız, idrak yeteneğinden yoksun Türkler" sözünün, Türk halkı için bizzat kendi yöneticilerince kullanılması olmuştur. Atatürk, yüzyıllarca cahil, aç ve sefil bırakılmış, bizzat kendi büyüklerince sürekli aşağılanmış Türk halkına kazandığı büyük zaferden sonra yeni bir bilinç verilmesi gerektiğini düşünmüştü. Bu bilincin bir parçası da Türklerin, idrak yeteneğinden yoksul zavallılar değil, tersine tarihte büyük işler yapmış bir ulusun temsilcileri olduğunun bilinmesi olmalıydı. Atatürk bu nedenle, o zamana kadar özellikle Müslümanlık etkisiyle ihmal edilmiş olan Orta Asya Türk tarihine de sahip çıkılması ve orada Müslümanlık öncesi Türklerin yarattıkları kültür ve uygarlıkların gün ışığına çıkarılması gerektiğini düşünmüştü. Atatürk ülkedeki bilim insanlarını bu yönde çalışmaya özendirmek için bizzat konuya el atmak gereğini duymuştur. ’’
‘’ Büyük asker, ne yapılırsa yapılsın, yanlış bilgiyle olumlu sonuçlara varılamayacağını biliyordu. Canından çok sevdiği ulusunun dünyadaki tüm uygarlığın yaratıcısı olduğunu içeren bir tezi ortaya atmış, bunun bilimsel olarak sınanmasını istemişti. Sonuçlar istediği gibi çıkmayınca ısrar etmedi. Tezini gürültüsüz patırtısız geri çekti ve Türklerin gelecekte uygarlığa büyük katkılar yapmalarını mümkün kılabilecek bilimsel çalışmalara ağırlık vermelerini emir ve vasiyet etti. Atatürk'ün tezine itiraz ettiği için hiçbir bilim insanı işinden gücünden, hürriyetinden veya yaşamından olmadı. Türk tarihçiliğinde asla Sovyet biyolojisinde Stalin'in emriyle yaratılan Lysenko terörüne benzer bir terör yaşanmadı. ’’
‘’ Yine geldik Atatürk' e: "Nefs-i müdafaa için yapılmayan harp cinayettir" diyen bu büyük insansever, yarattığı o muhteşem Türk Silahlı Kuvvetleri' ne yurt ve ulus savunması yanında bir görev daha vermişti: Uygarlığı savunmak. Bugünlerde uygarlık düşmanlığı edenler bunu sakın unutmasınlar. ’’
‘’ Böyle bir zihniyetin yönettiği toplumun ne olacağını 1 9. Yüzyıl ortasındaki Afyon Savaşlarında Çin'in düştüğü feci duruma bakarak öğrenebiliriz: Binlerce yıllık koca Çin o savaşlardan sonra fiilen sömürge olmuştur. Türkiye'nin aynı duruma düşmesini istemiyorsak bilime baskı yaparak, üniversite imtihanlarını kendi politik yatırımlarına sermaye olarak görerek, bilim kurumlarımızı ilkel görüşlere mahkum ettikleri partilerinin organları haline getirerek ülkeyi yönetmeye kalkanlara tahammül etmemeliyiz. Bu bir lüksün gerekli olup olmaması değil, bir ulusal beka sorunudur. İyi düşünelim ve ona göre davranalım. ’’
‘’ Şehrin içindeki kütüphanelerden, kültür yuvalarından, hatta lokanta ve sinemalardan çocuğu niçin koparıp aldık? Acaba şehirlerimiz köyleştiği için mi? Kampüs hareketini başlatan Demokrat Parti' nin bu soruyu bile sorabilecek entelektüel düzeyde olmadığı, İstanbul'u köyleşmeye açmasından bellidir. ’’