Kitaplardan En Sevdiğimiz Alıntılar

Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...

Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)


Tür: Genel | Açılış, 27 Mayıs 2012
<< tüm tartışmalar

Çeşitli Kitaplardan, Yazarlardan

Tartışma Cevapları
« geri 1 2 3

1 ile 10 arası cevap gösteriliyor, toplam 25 cevap.
3 kişiden 3 kişi beğenmiş.

Evinizde kalıyorsunuz. Aylak, sakin...Yalnızlığın eşliği çocuklarınkinden daha sevimli. Okumak, uyuklamak, yürümek, hiçbir şey düşünmemek, gökyüzünün ışığını duvar halısının üstünde solmaya bırakmak...
Christian Bobin.Hiç Kimsenin istemediği Bir Öykü
Dünyanın Öyküsü.sayı.6.sayfa.25

11 yıl, 11 ay     
3 kişiden 3 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

”Benim tezim, bütün halkların, bütün kültürlerin birbiri hakkında ön yargılara sahip olduğudur. Eğer bir gün bu ön yargı kelimeleri, yani Avrupa dillerindeki barbar Japon dilindeki gaijin, Müslümanlardaki kafir, Almanlarda ki ari olmayan gibi ön yargı sıfatlarını kaldırabilirsek, amacımıza ulaşabiliriz. Amaç nedir derseniz, bence tam olarak şudur: İnsanın değerinin sadece insan oluşundan geldiği; din,milliyet,cinsiyet,renk,cinsel tercih,siyaset gibi bir takım ön sıfatlarla ayrımcılığa uğratılmadığı bir hümanizm anlayışı.”

serenad - sayfa:56

11 yıl, 11 ay     
7 kişiden 7 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

“Bir gün dediklerimi değil, demek istediklerimi anlayacak bir erkek çıkmayacak mı karşıma! Hava kötü dediğimde sadece havadan söz etmediğimi anlamak bu kadar zor mu? İlle de, ben bu hayattan bıktım, türünde sözler mi etmeliyim? İşim çok dediğimde, bana sahip çıkacak bir erkeğe ihtiyaç duyduğumu anlayacak biri… Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz?
Düpedüz, sarıl bana dedikten sonra, sarılmanın ne anlamı kalır!”

serenad - sayfa:15

11 yıl, 11 ay     
3 kişiden 3 kişi beğenmiş.

Yazı yazmam için bana çiçek, kuş hürriyeti değil, içimdeki aşkın, deliliğin, oturmaz düşüncenin hürriyeti lazım. Küçük hürriyetler değil, alabildiğine yüz verilmiş bir çocuk hürriyeti istiyorum.
Sait Faik Abasıyanık.Son Kuşlar

11 yıl, 11 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Yalnızlar mıknatıs gibi çeker bakışları.s.11

Herkes kalabalığın içerisinde aynı yalnızlıkta durmaz. Kimileri onca kalabalığın içerisinde daha bir yalnız durur. Bir tren istasyonunda, bir müzik dinletisinde, kalabalık bir meydanda onun olduğu köşe, boşlukta, uzamda kapladığı yer, tepeden tırnağa giydikleri, hafifçe dalgalı yüzü, hiçbir şeyi, başkalarından farklı yalnızlığını inkar etmez.

…yalnızlığını inkar etmeyen…s.17

Ne elindeki çantası, valizi, koluna girmiş erkek veya kadın, kucağındaki çocuk, ne de arada bir ipini çekiştireceği köpek, okurken bakışlarını boşluğa dikip kaldığı kitap, hiçbirisi, hiçbir şey değiştiremiyor bu etkiyi.

…akşamın getirdiği bir cümle gibi.s.12

Günün her saatinin getirdiği cümleler faklı değil midir? İkindiyi iki geçe, az önce çekip giden güneş, saçakların altından, çatıların kiremitlerinin üzerlerinden toparlanıp, çekip giden günışığı parçacıkları, bunun gibi daha pek çok şeyler hangi farklı cümleleri saçıp gidiyor bizlere.

YEŞİL GÖZLÜ BALİNA

Okuma hayatın içine çok geç girer: altı yedi yaşlarına doğru,sonsuzun bitişinden sonra. Okumayı öğrenmeden önce, dünyayı heceleyen sesleri, yakınların sesini, kan kumlarının üstündeki canlı suyun mırıltısını dinlersin. Okuma, bu ilk çocukluğa, kelimelerin asla eksik olmayacağı bu aşkın kıyısına götüren bir yokluğa neden olur. Rahlenin arkasındasın. S.19

Lodosta tüten bir maşinganın sıcak, sınırları içerisinde, dalıp gittiğim kitapları anımsıyorum. Belki Üç Silahşorlar’ın Aramis’iyim, belki de Kurt Lügen’in bir romanında, Alaska’nın uçsuz bucaksız karları üzerinde, köpeklerin çektiği bir kızakla, dondurucu bir tipiden yeni çıkmışım, kaşlarım, yüzüm kar ve buz tanecikleriyle kaplı, bilinmedik bir diyara gidiyorum.

Çarşafların altında okursun, günün altında okursun, bu bir direnişe benzer, bir kaçak okuma, bol rüzgarlı okuma. Sekiz yaşında adaları, hazineleri, ormanları seversin. Beyaz balinayı da. Gece mavisi suların tertemiz balinasını. Onu seven kişi onu öldürmek ister. Bu bir denizcidir. Onu öldürmek için arar, dünyanın her yerinde onu arar. Çocuklar da denizciler gibidir; gözleri nereye çevrilirse, o yer uçsuz bucaksız. S.20

Kitaplar güzeldir. Okurken düşündüren kitaplar güzeldir. Okurken hem bir şeyler düşündüren hem de size kelimelerin arasında tamamlayabileceğiniz “eksik parçalar” bırakan kitaplar daha da güzeldir.

Eksik Parça.Christian Bobin.Çeviren:Işıl Yüce.MonoKL.İstanbul.2012

11 yıl, 11 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

“Dokumacı’yla konuşmak istersiniz herhalde. Şu anda açıklıktadır, tahta kızaklarla gitmediyse tabii. Yoksa Bekarlar’dan biriyle mi konuşmak istersiniz.”

“Bilemiyorum. Son derece cahilim.”

Genç adam güldü ve eğilerek selam verdi. “Onur duydum!” dedi. “Üç yıldır burada yaşıyorum ama hala sözünü etmeye değer bir cehalet edinemedim.” s.59

“Bilinmeyen” dedi Faxe’nin ormanda çınlayan yumuşak sesi,
“Önceden görülmeyen, kanıtlanmayan, hayat bunlar üzerine kuruludur. Cehalet düşüncenin temelidir. Kanıtsızlık eylemin temelidir. Tanrı’nın olmadığı kanıtlansaydı dinler olmazdı, ne Handdra, ne Yomeshta, ne de ocak-tanrıları, hiçbiri. Ama Tanrı’nın olduğu kanıtlansaydı da gene dinler olmazdı… Söylesenize, Genri, nedir bilinen? Kesin, tahmin edilen, kaçınılmaz olan sizin ve benim geleceğimize dair bildiğimiz tek kesin şey nedir?”
“İkimizin de öleceğimiz.”
“Evet, işte, cevabı olan bir tek soru var, Genri ve o yanıtı da zaten biliyoruz. Hayatı mümkün kılan şey sürekli, dayanılmaz belirsizliktir, yani bir sonra ne olacağını bilememek.” s.69

Karanlığın Sol Eli.Ursula k. Le Guin. çev.Ümit Altuğ, Ayrıntı.İstanbul.2011

11 yıl, 11 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Chema topla oynuyordu, top Chema’yla oynuyordu, top bir renk dünyasıydı ve dünya, özgür ve çılgın, uçuyordu, havada dalgalanıyor, nerede isterse orada zıplıyor, sıçraya sıçraya, buraya düşüyor, oraya fırlıyordu, ama annesi geldi ve durmasını emretti.

Maya Lopez topu yakaladı ve sakladı. Chema’nın mobilyalar için, ev için, mahalle için, Meksiko Kenti için tehlikeli olduğunu söyledi ve onu ayakkabılarını giymeye, uslu uslu oturmaya ve okul için ödevlerini yapmaya mecbur etti.

-Kural kuraldır, dedi.

Chema başını kaldırdı:

-Benim de kurallarım var, dedi ve ona göre iyi bir annenin çocuğunun kurallarına itaat etmesi gerektiğini söyledi:

-Canım ne isterse oynayayım, çıplak ayak gezmeme karışma, beni okula ya da ona benzer bir yere gönderme, erkenden yatmaya zorlama, her gün ev değiştirelim.

Ve tavana bakarak, sanki hiçbir şey istemiyormuş gibi, bir şey istemeyen biri gibi ekledi:

-Sevgilim ol. S.59

Yolculuk
Barselona’da bir hastanede yeni doğanların bakımıyla ilgilenen Oriol Vall, insanın ilk hareketinin kucaklaşma olduğunu söylüyor. Dünyaya geldikten sonra, günlerin başlangıcında, bebeler birisini arar gibi ellerini uzatıyorlar.
Artık epey yaşamış olanlarla ilgilenen başka doktorlar, ihtiyarların da günlerinin sonunda kollarını kaldırmaya çalışarak öldüğünü söylüyorlar.
İşte böyle, konu hakkında ne kadar çok kafa yorarsak yoralım, ne kadar söz sarfedersek edelim, durum bu. Böyle, bu kadar basit ve her şeyi açıklıyor. Fazla söze gerek yok; iki kanat çırpışı arasında gerçekleşiyor yolculuk. S.8

GALEANO, Eduardo. Zamanın Ağızları, (Çev.Bülent Kale), İstanbul: Çitlembik Yay, 2004.

11 yıl, 11 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

''ve geldim demenin bir sessizliği varsa, öpüşelim
demenin, sen hala gitmiyor musun demenin ya da
ölmek istemenin bir sessizliği varsa,
kelimeleri de vardır sessizliğin
duruşun kelimeleri vardır;
bakışın, uzanışın,
gülüşün...

ama, yalnızlığın kelimeleri yoktur.
o, bütün kelimelerden oluşmuş bir kelimedir''


hasan ali toptaş/yalnızlıklar

11 yıl, 11 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

Her alanda, asıl yengi unutmaktır... Özellikle de sizi neyin gebertmiş olduğunu unutmak, insanların ne derece hırt olduklarını asla anlayamadan gebermektir. Bizler, mezarın önüne geldiğimizde, boşuna şaklabanlık yapmaya kalkışmamalıyız. Öte yandan unutmamalıyız da, tek bir sözcüğünü bile değiştirmeden her şeyi anlatmalıyız, insanlarda gördüğümüz ne kadar kokuşmuşluk varsa, hepsini, sonra da yerimizi sıradakine bırakıp, uslu uslu inmeliyiz deliğin içine. Tüm yaşamı doldurmaya yetecek bir uğraştır bu...



celine/gecenin sonuna yolculuk

11 yıl, 11 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Yaşlı ressam Wang-Fo’yla çırağı Ling Han Krallığı’nın yollarında ilerliyorlardı.
Yavaş yol alıyorlardı, çünkü Wang-Fo geceleri gezegenleri, gündüzleriyse kızböceklerini seyretmek için duraklıyordu. Yükleri hafifti; çünkü Wang-Fo eşyaların kendilerini değil, imgelerini severdi ve dünyada, fırçaların, çini mürekkeplerinin, lake boya kutularının dışında hiçbir şeyin sahiplenilecek kadar değerli olmadığını söylerdi. Yoksuldular, çünkü Wang-Fo resimlerini bir tas arpa çorbasıyla takas eder, gümüş paraları küçümserdi. Sırtındaki eskiz dolu torbanın ağırlığı altında ezilen çırağı Ling, gökkubbeyi taşırmışçasına saygıdan iki büklüm olurdu; çünkü Ling’e bakılırsa, bu torba kar altında dağlar, baharda ırmaklar, yaz mehtabının yüzüyle doluydu.
Wang-Fo Nasıl Kurtarıldı?
Doğu Öyküleri.Marguerite Yourcenar.Sayfa.11

11 yıl, 11 ay     
« geri 1 2 3
Bu gruba katıl!
Grup Kütüphanesi
Tüm Gruplar