Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
“Bir gün dediklerimi değil, demek istediklerimi anlayacak bir erkek çıkmayacak mı karşıma! Hava kötü dediğimde sadece havadan söz etmediğimi anlamak bu kadar zor mu? İlle de, ben bu hayattan bıktım, türünde sözler mi etmeliyim? İşim çok dediğimde, bana sahip çıkacak bir erkeğe ihtiyaç duyduğumu anlayacak biri… Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz?
Düpedüz, sarıl bana dedikten sonra, sarılmanın ne anlamı kalır!”
serenad - sayfa:15
Yazı yazmam için bana çiçek, kuş hürriyeti değil, içimdeki aşkın, deliliğin, oturmaz düşüncenin hürriyeti lazım. Küçük hürriyetler değil, alabildiğine yüz verilmiş bir çocuk hürriyeti istiyorum.
Sait Faik Abasıyanık.Son Kuşlar
Evinizde kalıyorsunuz. Aylak, sakin...Yalnızlığın eşliği çocuklarınkinden daha sevimli. Okumak, uyuklamak, yürümek, hiçbir şey düşünmemek, gökyüzünün ışığını duvar halısının üstünde solmaya bırakmak...
Christian Bobin.Hiç Kimsenin istemediği Bir Öykü
Dünyanın Öyküsü.sayı.6.sayfa.25
”Benim tezim, bütün halkların, bütün kültürlerin birbiri hakkında ön yargılara sahip olduğudur. Eğer bir gün bu ön yargı kelimeleri, yani Avrupa dillerindeki barbar Japon dilindeki gaijin, Müslümanlardaki kafir, Almanlarda ki ari olmayan gibi ön yargı sıfatlarını kaldırabilirsek, amacımıza ulaşabiliriz. Amaç nedir derseniz, bence tam olarak şudur: İnsanın değerinin sadece insan oluşundan geldiği; din,milliyet,cinsiyet,renk,cinsel tercih,siyaset gibi bir takım ön sıfatlarla ayrımcılığa uğratılmadığı bir hümanizm anlayışı.”
serenad - sayfa:56
"Geçmişe takılmamızın tek sebebi yalnızca basit nostalji ve keşkeler değil de, veri işleme sürecinde kısa yolları seçen nöronlarımız mıydı?"
aklından bir sayı tut-john verdon
İçi ne kadar doldurulursa doldurulsun yine de hafiftir hayat. Çünkü altı deliktir. Delikse ölümdür! Bütün kazançlar bu delikten kayıp gider.
Hakan Günday - Kinyas ve Kayra
Eşit olmadığımızı , olamayacağımızı çok iyi biliyorum, ancak saygı görmek adına alt tabaka insanlarından kendini uzak tutmak gerektiğine inanan kişi , yenilgiden korktuğu için düşmandan saklanan bir korkak kadar eleştiriyi hak eder. ( Genç Werther'in Acıları - Johann Wolfgang von Goethe )
"İnsanlar kendilerini korkutan şeylere çok daha çabuk inanıyorlar."
Michael Ende- Momo
''ve geldim demenin bir sessizliği varsa, öpüşelim
demenin, sen hala gitmiyor musun demenin ya da
ölmek istemenin bir sessizliği varsa,
kelimeleri de vardır sessizliğin
duruşun kelimeleri vardır;
bakışın, uzanışın,
gülüşün...
ama, yalnızlığın kelimeleri yoktur.
o, bütün kelimelerden oluşmuş bir kelimedir''
hasan ali toptaş/yalnızlıklar
Yalnızlar mıknatıs gibi çeker bakışları.s.11
Herkes kalabalığın içerisinde aynı yalnızlıkta durmaz. Kimileri onca kalabalığın içerisinde daha bir yalnız durur. Bir tren istasyonunda, bir müzik dinletisinde, kalabalık bir meydanda onun olduğu köşe, boşlukta, uzamda kapladığı yer, tepeden tırnağa giydikleri, hafifçe dalgalı yüzü, hiçbir şeyi, başkalarından farklı yalnızlığını inkar etmez.
…yalnızlığını inkar etmeyen…s.17
Ne elindeki çantası, valizi, koluna girmiş erkek veya kadın, kucağındaki çocuk, ne de arada bir ipini çekiştireceği köpek, okurken bakışlarını boşluğa dikip kaldığı kitap, hiçbirisi, hiçbir şey değiştiremiyor bu etkiyi.
…akşamın getirdiği bir cümle gibi.s.12
Günün her saatinin getirdiği cümleler faklı değil midir? İkindiyi iki geçe, az önce çekip giden güneş, saçakların altından, çatıların kiremitlerinin üzerlerinden toparlanıp, çekip giden günışığı parçacıkları, bunun gibi daha pek çok şeyler hangi farklı cümleleri saçıp gidiyor bizlere.
YEŞİL GÖZLÜ BALİNA
Okuma hayatın içine çok geç girer: altı yedi yaşlarına doğru,sonsuzun bitişinden sonra. Okumayı öğrenmeden önce, dünyayı heceleyen sesleri, yakınların sesini, kan kumlarının üstündeki canlı suyun mırıltısını dinlersin. Okuma, bu ilk çocukluğa, kelimelerin asla eksik olmayacağı bu aşkın kıyısına götüren bir yokluğa neden olur. Rahlenin arkasındasın. S.19
Lodosta tüten bir maşinganın sıcak, sınırları içerisinde, dalıp gittiğim kitapları anımsıyorum. Belki Üç Silahşorlar’ın Aramis’iyim, belki de Kurt Lügen’in bir romanında, Alaska’nın uçsuz bucaksız karları üzerinde, köpeklerin çektiği bir kızakla, dondurucu bir tipiden yeni çıkmışım, kaşlarım, yüzüm kar ve buz tanecikleriyle kaplı, bilinmedik bir diyara gidiyorum.
Çarşafların altında okursun, günün altında okursun, bu bir direnişe benzer, bir kaçak okuma, bol rüzgarlı okuma. Sekiz yaşında adaları, hazineleri, ormanları seversin. Beyaz balinayı da. Gece mavisi suların tertemiz balinasını. Onu seven kişi onu öldürmek ister. Bu bir denizcidir. Onu öldürmek için arar, dünyanın her yerinde onu arar. Çocuklar da denizciler gibidir; gözleri nereye çevrilirse, o yer uçsuz bucaksız. S.20
Kitaplar güzeldir. Okurken düşündüren kitaplar güzeldir. Okurken hem bir şeyler düşündüren hem de size kelimelerin arasında tamamlayabileceğiniz “eksik parçalar” bırakan kitaplar daha da güzeldir.
Eksik Parça.Christian Bobin.Çeviren:Işıl Yüce.MonoKL.İstanbul.2012