Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
ROLLAND BARTHES – Bir Aşk Söyleminden Parçalar - Metis
Usta, öğrencinin başını uzun zaman suyun altında tutar; yavaş yavaş hava kabarcıkları seyrekleşir; son anda usta öğrenciyi çıkarıp yeniden canlandırır: Gerçeği, havayı istediğin gibi istediğin zaman evet, işte o zaman bileceksin onun ne olduğunu.
Bekletmek: Her iktidarın sürekli ayrıcalığı.
Bir yüksek görevli, bir yüksek yosmaya tutkunmuş. Kadın “Yüz gece boyunca bahçemde, penceremin altında bir tabureye oturup beni beklersen senin olurum. ” Demiş. Ama doksan dokuzuncu gece yüksek görevli oturduğu yerden kalkmış taburesini koltuğunun altına alıp gitmiş.
Her zaman en karanlık yer lambanın altıdır .
Ne tutsağı, ne suç ortağı, ne tanığıysam, iktidarla ne ilişkim olabilir ki ?
Gerçek dışı söylenebilir, bol bol, ama “gerçeksiz” söylenemez.
Gerçek yas, sevilen nesneyi yitirmekten acı çekmek değildir; bir gün; ilişkinin teninde, kesin bir ölümün
belirtisi gibi bir küçük leke saptamaktır.
Mantıklı duygu: Her şey düzelir-ama hiçbir şey sürmez.
Aşk duygusu : Hiçbir şey düzelmez-gene de sürer.
Böyledir yaşam : Düşersin yedi kez, Kalkarsın sekiz kez. (Sekizinci kez kalkmanın nedeni de tekrar düşmek belki de.)
Aşk özellikle duygusalı cinselin yerine koyduğu için müstehcendir.
Yıldırım aşkı her zaman dili geçmiş zamanda söylenir.
Fotoğrafın nedeni göstermek değil anmaktır.
İnsan acıdan ölmez, yoksa o anda ölürdü.
Ağız kavgası, çocuk yapma tehlikesine girmeden haz alma türlerinden biri olabilir.
Arzu, elindekinden yoksun olmak ve elinde bulunmayanı vermektir.
Sadece ben. Kalbimi duyuyor ve insanları tanıyorum. Gördüklerimden hiçbiri gibi yaratılmamışım; yaşayanlardan hiçbiri gibi yaratılmış olmadığıma inanmak cüretini gösteriyorum. Öteki insanlardan daha iyi değilsem bile, hiç olmazsa başkayım
Arka Kapak
Itiraflar.
J.J Rousseau
İçi ne kadar doldurulursa doldurulsun yine de hafiftir hayat. Çünkü altı deliktir. Delikse ölümdür! Bütün kazançlar bu delikten kayıp gider.
Hakan Günday - Kinyas ve Kayra
"İnsanlar kendilerini korkutan şeylere çok daha çabuk inanıyorlar."
Michael Ende- Momo
Her yanıyla hissetmek herşeyi,
Herşeyi yaşamak her yanıyla,
Aynı anda her zaman aynı şey olmak mümkündür,
Bütün zamanlarda farkında olmak tüm insanlık olduğunun,
Parçalanmış, denetimsiz, bütüncül ve aldırışsız bir anda.
Álvaro de Campos_Fernando Pessoa
Zamanın Geçişi şiirinden bir bölüm.
Fernando pessoa ve Şürekası.YKY.sayfa:16
Yarınki Yüzün: Zehir, Gölge, Veda. Javier Marias
İnsan çok iyi bildiği bir yerden uzun zaman ayrı kalınca, orası doğduğu, en alışık olduğu, en uzun süre kaldığı şehir, çocuklarının, babasının, kardeşlerinin, hatta yıllar boyu sağlam kalan aşkının hala yaşadığı şehir(yani soluduğu havadan farksız) olsa bile, öyle bir an gelir ki, zihninde silikleşir, hatırası bulanıklaşır, sanki hafızası miyopluktan ve-nasıl desem-sinematografiden mustaripmiş gibi: Farklı dönemler üst üste biner, hangi mekanı arkasında bıraktığını ya da en son hangi mekandan çıktığını tam bilememeye başlar, çocukluğunun mekanı mıdır, yoksa gençliğinin mekanı mı, yetişkinliğinin mekanı mı yoksa çevresinin ağırlığını kaybettiği, kabullenmek zor gelse de aslında neredeyse dünyanın herhangi bir yerinde kendine ait bir köşenin yeterli olduğu olgunluk çağının mekanı mı.
Ben de uzadıkça uzayan yokluğum sırasında Madrid’i bu şekilde görmeye başlamıştım, silik ve bulanık, bileşik, sallantılı, onca yatırımıma-hem geçmişte hem de şimdi, uzaktan-rağmen beni pek bağlamayan her şeyden önemlisi kayıtsızca benden vazgeçebilecek bir sahne(sonuçta beni kadrodan çıkarmış, mütevazi gösterisinden kovmuştu). Elbette her mekan bizden vazgeçebilir, hiçbir yerde vazgeçilmez değilizdir, bizi özlediklerini, hatta bizsiz yaşayamadıklarını söyleyen bir avuç insan için bile; çünkü herkes birinin yerine koyacak başkalarını arar ve er geç bulur ya da zamanla durumu kabullenir, kabulleniş halinde rahat yaşanır ve kabullenen kişi artık herhangi bir değişiklik istemez, kaybedilenin ya da arkasından gözyaşı dökülenin geri dönmesi uğruna bile, bizi tekrar bağrına basması uğruna bile... Bizim yerimizi kimin alacağını kim bilebilir, sadece her zaman birinin yerimizi alacağını biliriz, her durumda, her koşulda, her konumda; bıraktığımızı zannetiğimiz ya da gerçekten bıraktığımız boşluk ya da gedik önemli değildir, ne şekilde ortadan kaybolmuş, ya da ölmüş olursak olalım, hayatımızın baharında ya da dolu dolu yaşanmış bir hayatın sonunda, şiddet sonucu ya da huzur içinde; yerimizi hep bir başkası doldurur, aşkta, dostlukta, işte, nüfuzda, entrikalarda, korkuda, hakimiyette, hatta özlemde, sonunda bizden bıkan nefrette ve oyalandığı ve geciktiği için(ya da Tupra’nın kaçınmamı söylerken kullandığı ifadeyle it delays and lingers) bulunan ve hedef değiştiren intikam hevesinde; oturduğumuz evlerde, büyüdüğümüz odalarda, bize razı olan kentlerde, çocukluğumuzda deli gibi koştuğumuz koridorlarda, gençliğimizde hülyalara dalarak dışarı sarktığımız pencerelerde, bizi ikna eden ya da kulağımıza gülen, mırıldanarak onaylayan, sabırla dinleyen telefonlarda, oyunda ve işte, dükkanlarda ve bürolarda, vitrinlerimizin ve masalarımızın önünde, satrançta, iskambilde, yanlızca bize ait olduğunu sandığımız çocukluk dünyasında, onca kokuşmuşluğu, peş peşe kuşakların hazin sonunu görmekten bitkin düşmüş sokaklarda; restoranlarda, gezinti yollarında, hoş bahçelerde ve kırlarda, bizi görmekten bıkmış nice ayın geçişini seyrettiğimiz balkonlarda, cumbalarda, koltuklarımızda, iskemlelerimizde, çarşaflarımızda, üstlerinde hiçbir koku, hiçbir iz kalmayınca ve yırtılıp bez olarak kullanılıncaya kadar; öpücüklerimizde de yerimizi başkası alır, öpüşürken bizi iyice unutabilmek için gözler kapatılır(eğer yastık hala aynı yastıksa ya da denetlenemeyen, hain bir zihinsel görüntü saldırısıyla araya girmeyelim diye); anılarda, düşüncelerde, hayallerde ve her yerde yerimiz doldurulur; böylece hepimiz omuzların üstüne yağan kardan ibaret oluruz: kaygan ve yumuşak ve kar daima diner...
s.217-218
Yarınki Yüzün: Zehir, Gölge, Veda. Javier Marias. Metis Yayınları
Tıpkı, senin gibi ; ömrün gibiydi, yağmur.. Kesik kesik...
Cezmi ERSÖZ
"...Gerektiği kadar geriye gidebilirsen bütün ırmakların aynı kaynaktan çıktığını, ortak bir mazide her şeyin aynı ortak başlangıca bağlandığını görebilirsin. Ama bunu görebilmek için bir hayli yükselmek gerekir.
- Sen bunu görebiliyor musun peki?
- Her zaman değil ama zaman zaman."
Nazan Bekiroğlu - Nar Ağacı (syf.179)
"Geçmişe takılmamızın tek sebebi yalnızca basit nostalji ve keşkeler değil de, veri işleme sürecinde kısa yolları seçen nöronlarımız mıydı?"
aklından bir sayı tut-john verdon
Eşit olmadığımızı , olamayacağımızı çok iyi biliyorum, ancak saygı görmek adına alt tabaka insanlarından kendini uzak tutmak gerektiğine inanan kişi , yenilgiden korktuğu için düşmandan saklanan bir korkak kadar eleştiriyi hak eder. ( Genç Werther'in Acıları - Johann Wolfgang von Goethe )