Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
"Din, insanın kendi ayrı şahsiyeti ile sonsuz kainat arasında kurduğu belirli bir ilişkidir. Ahlak ise bu ilişkiden doğan sürekli bir hayat düsturudur. "
Din Nedir-93
Ahlakla dini birbirine zincirlemiş bir anlayışa adanmış bir kitap neredeyse, üzülerek söylüyorum ki çok boş bir amaç uğruna çabalamış Tolstoy, o günün getirdiği zorunluluklardan olsa gerek. Hatta günümüze çevirince düşünce sınırları forumlarda "ateistlerin ahlakı yok ki her istediklerini yaparlar, gidip niye insanları öldürmüyorsunuz" diyen yobazlara ulaşabilir.
Furkan Akyelken; Ben tahrifine inandığım diğer "kutsal" kitapların, değiştirlmiş olma ihtimali yüksek bölümlerini izaha gerek görmüyorum.
Nisa 89 ayet-i kerimesine gelince: Ondan önce isterseniz 88. Ayeti kerimeye bakalım. (mevzuyu daha iyi anlayabilmek için). 88. Ayeti kerimede, Bismillahirrahmanırrahim; " Size ne oluyor da münafıklar hakkında, Allah onları kazandıkları sebebiyle tepesi aşağı getirdiği halde, halâ iki bölük oluyorsunuz? Allah 'in saptırdığını siz mi hidayete erdirmek istiyorsunuz? Allah kimi dalâlette bırakmışsa artık sen onun için asla bir yol bulamıyacaksın." der.
Şimdi; Nisa 88 ve 89. Ayeti kerime aşağıda alıntılayacığım olay üzerine indirilmiştir.
İbn Abbâs'tan rivayet ediliyor: Mekke'de bazı kimseler vardı ve bunlar müslüman olduklarını söylüyor, fakat müşriklere arka çıkıyor, onlara yardımcı oluyorlardı. Bunlar bir takım ihtiyaçları peşinde Mekke'den çıktılar. "Yolda eğer Muhammed'in arkadaşlarına rastlarsak bile onlardan bize zarar gelmez." diyorlardı. Mü'mihler, bu kimselerin Mekke'den yola çıktıklarını duyunca bir grup mü'min: "Şu habislerin tepesine binip onları öldürün. Onlar size karşı düşmanlarınıza yardım ediyorlar." dediler. Diğer bir grup ise: "Sübhanallah, sizin söylediklerinizi söyliyen (yani kelime-i şehadet getiren) bir kavmi sırf hic*ret etmedikleri, ülkelerini terketmedikleri için mi öldürecek, kanlarını ve malla*rını helâl sayacaksınız?" dediler. Böylece o mekkeliler hakkında iki gruba ayrıl*dılar. Hz. Peygamber (sa) ne birini, ne diğerini söylediklerinden men'etmedi de sonunda bu âyet-i kerime nazil oldu.
Bu münafıklar bildiğiniz bugünün tabiri ile vatan haini. Abiyane deyim ile sağ gösterip sol vuruyorlar. Münafıklığın TDK daki karşılığı "arabozan" demektir. Casus. Günümüzde casusluğun, iki millet, iki ülke arasında arabozan olmanın cezası nedir?
Nisa 90.Ayeti Kerimede ise; " Ancak onlardan, sizinle kendileri arasında bir antlaşma bulunan bir kavme sığınanlar ve sizinle savaşmaktan veya kendi kavimleriyle harbetmekten bunalarak bunalarak size başvuranlar müstesnadır. Allah dileseydi onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, savaşmaz ve size barış teklif ederlerse Allah, onlara dokunmanıza izin vermez. ." der
Onlardan bazısı da mallarını getirip Hz. Peygamber (sa) ile aralarında antlaşma bulunan Hilâl ibn Uveymir'e sığındılar. Mü'minlerle savaşma konusunda göğsü daralarak bunalan işte bu Hilâl'dir ki "Ancak sizinle aralarında bir antlaşma olan bir millete sığınanlar ve sizinle savaşmaktan veya kendi milletleriyle harbetmekten bunalarak size başvuranlar müstesnadır..." âyeti ile öldürülmekten muaf tutulanlar işte bu Hilâl'e gelenlerdir.
Gördüğünüz gibi İslamiyette körü körüne bir öldürme söz konusu değildir.
İkinci açıdan bakalım bir de. Varsayalım ki dinlerde bahsedilen ahlak mükemmel olsun, günlük yaşamı son derece iyi şekilde ayarlıyor olsun. Yani yukarıdaki saydıklarım yerine "Her insan eşittir, kölelik kabul edilemez, kadın ve erkek toplumsal statüde eşittir, senin inandıklarına inanmayanları hoşgörü ile karşıla" demiş olsun dinler..
Soru cevap şeklinde gidelim. (İkinci kişi dindarı temsil ediyor.)
+Neden kötülük yapmıyorsun?
- Tanrı öyle emretti çünkü.
+Tanrı emretmemiş olsa ya da dindar biri olmamış olsan kötülük yapar mıydın?
- Evet yapardım çünkü beni engelleyen bir şey olmazdı. (Ortak cevap, belki 100 dindardan 99'u böyle düşünür)
+Yani insanların koyduğu kurallar yetersiz kalırdı diyorsun.
Şimdi gelelim işin zor kısmına.
+Varsayalım ki tanrı, semavi dinlere inanmayan herkesi öldürmeni emretti "Tek din İslam olana kadar savaşın" dedi. Diğer insanları öldürür müydün?
-Evet öldürürdüm çünkü tanrının sözü, bütün sözlerden üstündür. (Muhtemel cevap 1)
+O halde ahlaklı olmak için her türlü katliamı, işkenceyi yapabilirsin, tebrik ediyorum seni.
-Hayır öldürmezdim, çünkü diğer insanları sırf farklı düşünüyor diye öldürmek doğru değil (Muhtemel cevap 2)
+O zaman ahlağın kaynağı din olamaz. Dinin dışında ahlak ögelerinin de varlığını kabul ediyorsun.
Görüldüğü gibi, ahlağın kaynağı din değildir, olamaz da.
DİN AHLAĞIN KAYNAĞI OLAMAZ AMA DİNİN AHLAĞA HİÇ Mİ OLUMLU ETKİSİ OLMADI?
Özellikle gelenekler sebebiyle nüfusunun %99'unun "müslüman" olduğu ülkemizde din deyince akla İslam geldiği için oradan yürüyelim. Muhammed'in yaşadığı dönemde insana verilen değer, toplumsal düzen çok kötü bir durumdaydı. İslam ile biraz daha düzelme sağlandı. Ama o gün için o insanlara "kölelik insanlık suçudur, kötüdür" gibi bir olguyu aşılamak imkansızdı, o yüzden İslam, sadece "bir tık" düzelme sağlayabildi. Yoksa o insanların öyle ya da böyle İslam dinine inanmaları sağlanamazdı, işte ana nokta bu. Ama bu "bir tık" düzelmenin üstünden 1000 yıldan fazla süre geçti, ihtilaller, ahlak antlaşmaları, filozoflar ahlağa sayısız katkılar yaptı. Bu yüzden günümüz için değil 1400 yıl öncenin, 150 yıl öncesinin ahlağı bile uygulanması MÜMKÜN DEĞİLDİR.
Buraya kadar okuduysanız sabrınız için teşekkür ederim, umarım düşüncelerimle konuya, fikirlerinize katkım olmuştur. İyi günler.
Ha, unutmadan "Tanrısız Ahlak" kitabını hala okumadıysanız daha fazla geç kalmayın :)
Zararsız ateistler kurumsallaştığı için toplumun bu durumda olması fikrine açıkçası gayet güzel güldüm. Birincisi ateistler yaşadığımız toplumda kurumsallaşmadı (Kadıköy'de kurulan ateizm derneği daha yılını doldurmadı), çünkü kurumsallaşan kitleler ateistleri hala terörist olarak diğer insanlara tanıtmakla meşgul. Ayrıca yüzyıllardır nedense binlerce peygamber görmüş ortadoğu hala din yüzünden refaha erememekte. Milletin benim inancım kalıbına dayanarak yıllardır kadın taşlamaktan ölüye tecavüze, ensestten çok eşlilik ve modern köleliğe kadar yapmadığı insanlık dışı eylem(dinden bağımsız olarak çoğu(!) insanın ortak ahlakına göre) kalmadı. O kadar uzaklara gitmeyelim dersen son 10 yıldır Türkiye bu zamana kadar görmediği kadar din sömürüsü ile karşılaşmış durumda, cehalet ve bilim merkezli eğitim yoksunluğunu dahil etmiyorum bile. Şimdi ortaya ateistler kurumsallaştığı için ülke cinnet geçiriyor dersen bu fikre gerçekten çok alınır ve üzülürüm.
Alıntı :
"Dini bütün kimselerin düşünceleri sade ve temizdir. Ateistlerin düşünce dünyaları ise alabildiğine dolambaçlıdır ve dürüstlüğün uzağındadır."
Bu düşünce "Bütün müslümanlar sapıktır hepsi birden çok kadın ister ve küçük kızları arzular" ile aynı kafaya çıkar. Yani işin aslı bu kitabın büyük bir kısmı sadece zırvadan oluşmuştur.
Ayrıca "Ahlak dinden ayrı olarak ele alınmaz" diyen Tolstoy bana göre tüm cahiliyetini ve kişisel sorunlarını bu kitapta hedef gözeterek kusmuştur. Kimi yerinde Nietzsche'yi kıskanarak laf sokmalarından kendini belli ediyor nitekim.
İncil’de Dinden Dönenin Cezası : 28. Musa’nın yasasını hiçe sayan bir kimse, iki ya da üç tanığın sözü üzerine acımasızca öldürülür.
Kuran'da Dinden Dönmenin Cezası : NİSÂ-89 - Onlar kendileri inkar ettikleri gibi, keşki siz de inkar etseniz de eşit olsanız isterler. Allah yolunda hicret etmedikçe onlardan dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları tutun, bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan dost ve yardımcı edinmeyin.
Ayrıca Skovorodnikof'un önerdiği kitaptan bir alıntı da yapayım.
''Tanrı İsraillilere de bütün ülkede ''kimseyi sağ bırakmamalarını'' emretmişti (Yeşu 10:40 ; 11:20 ile karşılaştırın). Ve bu emrin yerine getirildiği söylenir. Öyleyse Tanrı'nın tecavüzü emretmeyeceğinden nasıl emin olabiliriz ? ''
Son olarak ''toplumdaki bu kaosun sebebi hayvanlar değil düşünen, irdeleyen, araştıran insandır'' demişsiniz, bana kalırsa bu kaosun nedeni tam tersine düşünmeyen sorgulamayan irdelemeyen araştırmayan insandır.
İnsanı hayvandan ayıran bir şey yoktur. Bu soru "kaplumbağayı hayvanlardan ayıran nedir?" sorusuyla eşdeğerdir.
Ahlak - Din konusuna gelince, hiçbir din, ahlak yasalarının temeli olamaz, olmamalıdır. İki yönden inceleyelim, önce bir bakalım ahlağın temeli dindir diyenlerin ahlak yasalarına,
*Senin gibi düşünmeyen, senin inandıklarına inanmayan insanları dize getir, ısrarcı olurlarsa öldür.
*Diğer dinlere ait insanların tamamı cehennemliktir. (Halbuki din evrensel değil gelenekseldir)
*Erkekler istediği yaştan kadınla evlenebilir. Bir değil, dört kadınla birlikte yaşayabilir, bunun yanında sınırsız cariye edinebilir.
*Senin dinin yeryüzüne hakim olana kadar savaş. (Halbuki hemen hepsi yukardakinin farklı zamanlarda gönderdiği şeylere inanıyorlar)
*Erkekler itaat etmedikleri taktirde kadınları dövebilir.
*İnsan en yücedir, bütün diğer canlılar onun için yaratılmıştır, onları istediği gibi kullanabilir
*Evlilik dışı birlikte olan insanlara kırbaç cezası, kadına ölüm cezası emri verilmiştir.
Sadece bunların bile yeterince kan dondurucu olduğunu kabul edenlerdensiniz umarım, daha detayı da var ama detayına girmek çok daha ürkütücü olacaktır.
Şimdi sormalı, bu mu evrensel, her yerde her zaman doğru olan ilk ve son, en doğru, en muhteşem AHLAK yasaları?
Gençler uzun bir aradan sonra cevap veriyorum. Başınıza gelmiştir belki, bazen insan tüm sanallıklardan gerçeklere sığınmak istiyor. Her neyse...
Skovorodnikof; örneklendirmelerindeki gaye nedir? Sonuç ne? Sonuç canlılar dünyasında hayvanlar alemine mensup olmaksa buyurun olun. ben ve benim gibi düşünen eşrefi mahlukat olan insan kardeşlerimiz yerimizden memnunuz.
Furkan; Değiştirilmiş ayet diye birşey yok. Sanırım yanlış anladın. Değiştirilen Furkan' dan (Kuran-ı Kerim) önce indirilmiş 3 büyük kitap. Bilirsin; Zebur, Tevrat, İncil. Değiştirilme sebepleri, haşa Allah (c.c)'nin onu koruyamamış olması değil. İnsanların dünyevi gayeleri için, dindar insanları yönetmek maksadıyla kitapları kendilerine uydurmaları. Elbette Allah (c.c) dileseydi onlara dokunulmasına izin vermezdi. Tıpkı Furkan'a olduğu gibi onlara da mukaddes kalkanını gererdi. Ancak bu kitaplar son kitap olmadığı gibi, peygamberleri de son peygamber değildi. Kullarını bu konuda serbest bırakan yüce yaradan son kitabını koruma konusunda yemin ediyor. Tabi ki bunlar inan insanları bağlar. Ona tabi olan insanların meselelerdir bunlar. İnanmayan insanların bu gibi meseleleri yoktur.
Milyar insan varsa milyar düşünme biçimi vardır. Allah dileseydi herkesi kendine tapacak şekilde programlar o şekilde dünyaya getirirdi. Oysa insanlar inanıp inanmamakta, inandığını farklı yorumlamakta serbest. Peki doğru olanı yanlış olandan nasıl ayırt edeceğiz? Müslümanın ilk rehberi Kuran-ı Kerimdir, sonra Hadis gelir. Müslüman kendisine bu rehberlere bakarak şekil verir. Etrafındaki dünyayı onların ışığında anlamaya çalışır. Peygamber Efendimizin hayatı hikaye değil. O Yaşayan Kuran. Aynı zamanda kul. Samimi Müslüman belirli zaman dilimine sığdırdığı naçiz aklını O rehbere göre şekillendirirse en güzelini yapmış olur.
Müslümanlık kasap dini değildir. Kimse kimseyi zorla bir dine mensup etmemiştir. Pek çok çile sonrasında o noktaya gelinmiştir. Belli ki dinler tarihini okurken işinize yarayanı alıp diğerlerini görmezden gelmişsiniz. Hz. Muhammed (sav) durup dururken insanlara savaş açmamıştır. Bilakis dünyevi zevk ve sefalarının elden gideceğini anlayanlar onları buna mecbur bırakmıştır. Pek çok aşağılamaya, hakir görülmeye, şiddete maruz kalan Ashab bunların hepsine göğüs germiştir.
Cidden üzülüyorum. Benim güzel dinimi, benim güzel peygamberimi anlamaktan uzak akıllara. O bir derya iken ondan nasiplenmeyen, çöllerde bir kum tanesi olmayı seçenlere. İnandığım Allah'a dualarımla.....
Skovorodnikof; düşünün ki, ben acıktım, yemek yemem lazım. bunun için bi şekilde karnımı doyuruyorum. Bu iç güdüsel bi davranıştır. ve tüm canlılarda vardır. Ama davranışımı, çocuklarımın, eşimin karnını doyurmak için gerçekleştirdiğimde, bi üst levele geçip, bireysel ihtiyacımı toplumsallaştıryorum. Yani onalar da faydalı bir iş yapmış oluyorum. Siz çocuğuna ot hazırlayan bir inek gördünüz mü?
Bu tartışmayı yürüttüğümüz paragraflar boyunca bir birimize bir şeyi ispat etmeye uğraşıyoruz ve çeşitli fikir alışverişlerinde bulunuyoruz. Siz de bende bunu düşünerek, kendi açımızdan faydalı bulduğumuz şeyler için yapıyoruz.
DatluCadu uzun uzun yazdığınız için teşekkürler. "İnsanı hayvandan ayıran şey bizzat sizsiniz." cümlesiyle ne demeye çalıştığınızı açmanızı isteyeceğim.
Onun dışında, Furkan'ın da örneklerinden anlaşılacağı gibi dinlerin birer savaş makinesi olduğunu belirtmeden edemeyeceğim. Verilen örnekler sadece bir kısmı, bunlar gibi çok daha fazla emir var.
Toplumdaki kaosun sebebi de bana göre insanın sahip olduğu yetiler değil bunları nasıl kullanacağını bilememesidir. Bizim spesifik özelliğimiz gelişmiş zekaya sahip olmak, ama onu nasıl kullanacağımız hakkında yeterince iyi değiliz. Bu bakımdan Furkan'ın söylediği "insan hayvanlardan daha aşağıdır" mecazı (ki katılıyorum) ile benim insanların da sıradan bir hayvan olduğu söylemim çelişmemekte.