Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
Arkadaşlar dönem ödevimle ilgili yardımınıza ihtiyacım var. 'Edebiyatçılarımızın bilinmeyen yönleri' hakkında bildiklerinizi bu başlık altında yazarsanız çok sevinirim :) şimdiden teşekkürler.
Orhan Veli bir haftalığına gittiği Ankara'da belediyenin açtığı çukura düşer ve başından yaralanır. Bir-iki gün sonra İstanbul'a döner ve yemek esnasında rahatsızlanır, hastane ye kaldırılır. Beyninde oluşan damar çatlamasının nedeni anlaşılmaz ve alkol zehirlenmesi tedavisi uygulanır.Yanlış teşhis ile o akşam komaya giren edebiyatçı CerrahPaşa Hastanesin de vefat eder. Yabancı yazarlar bu konularda biraz daha göz önünde sanırım. Edebiyatçılarımız deyince alan daraldı. Başarılar.
Evet arama sonuçları hep yabancı edebiyatçılar üzerine . Çok teşekkürler :)
Mina Urgan-Bir Dinozorun Anıları kitabında bazı edebiyatçılardan bahsediyor.Bir göz at derim. :)
Dinrdar bir yazar olarak tanınan Necip Fazıl Kısakürek gençliğinde Mina Urgan'ın arkadaşıymış. Çok içen birisiymiş. Sonradan bir hastalık sonucu dine dönmüş.
Halikarnas Balıkçısı adıyla tanınan Cevat Şakir Kabaağaçlı babası Mehmet Şakir Paşayı bir tartışma anında silahından çıkan kurşunla vurması üzerine Şakir cinayet iddiasıyla yargılandı ve 15 yıl kürek cezasına çarptırıldı.Cezasının yedi yılını çektikten sonra yakalandığı verem hastalığı yüzünden tahliye edildi. Dört asker kaçağının kadersizliğiyle ilgili "Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler" başlıklı öyküsü 1925'de ‘Memlekette isyan bulunduğu sırada, askeri isyana teşvik edici yazı yazmaktan ötürü İstanbul İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı. Mahkemece suçlu bulunarak Bodrum'a sürüldü. 3 yıllık sürgünlüğünün ilk yarısını Bodrum'da tamamladıktan sonra cezasının ikinci yarısını İstanbul'da tamamladı. Cezası bittikten sonra çok sevdiği Bodrum'dan uzak kalamadı ve Bodrum'a dönerek hayatının 25 yılını orada geçirdi.
Bu gün yoğun olarak kullanılan bir turizm terimi olan Mavi Yolculuk, Cevat Şakir Kabaağaçlı, Azra Erhat ve Sabahattin Eyüboğlu gibi tanınmış aydınların keşif ve huzur dolu olarak gerçekleştirdikleri tekne gezilerinden çıkmıştır.
Bu terimin kaynağı Azra Erhat'ın ilk olarak 1957'de, daha sonra daha geniş kapsamlı olarak 1962 ve 1979'da yayınlanan aynı adlı kitaplarıdır.
mark twain jane austen ın aşk ve gurur kitabından nefret edermiş
george orwelli gerçek adı değildir
Yakup Kadri Karaosmanoğlu çok yönlü bir kişiydi; roman yazarlığının dışında, şiirler yazdı gazetecilik, diplomatlık ve milletvekilliği yaptı. Kurtuluş Savaşına katıldı. Anadolu Ajansı'nın kurucularındandı, son yıllarında ajansın yönetim kurulu başkanlığını yapmıştı.
Cemal Süreya ve Sezai Karakoç üniversitede sınıf arkadaşıdır. Ve sınıflarında ''Muazzez Akkaya'' isminde bir de kız varmış. ikisi de bu kızı gizliden gizliye severlermiş. Sınıfta gün boyu aynı kıza duydukları ilgiyi birbirlerine anlatırlarmış. Hatta Muazzez'e yazdıkları şiirleri birbirlerine okurlarmış.. Sonra bu aşk, zamanla kızışmış ve birbirlerine 'ben elde ederim, sen edersin' derken 'kim elde edecek?' diye iddiaya tutuşmuşlar.
Kaybeden büyük bir bedel ödeyecek demişler. Ve bu bedel ömrü boyunca üzerlerinde kalıcak. Bedene fiziksel bir zarar olmayacak diye de karar kılmışlar. Ve sonunda soyadını değiştirmeye gelmiş olay..
Cemal Sürey(y)a kazanırsa ;Sezai Karakoç'un soyadı ''Karkoç'' olacak..
Sezai Karakoç Kazanırsa ; CemaL Süreyya'nın soyadı 'Süreya' olacak.
ve tabi kızı Sezai Karakoç elde eder ve onunla çıkmaya başlar. Cemal Süreya da gidip tek 'Y' harfini attırır soyadından..
işte Süreyya'dan Süreya'ya geçiş dönemi böyle olmuştur..
ileri ki zamanlarda Muazzez Akkaya bir iddia sonucu Sezai Karakoç'un kendisi ile çıktığını öğrenir. Biraz da sorunları olan Muazzez bunu kaldıramamış, okulu bırakmış ve memleketi oLan Geyve'ye gitmiştir..
Sezai Karakoç bu duruma çok üzülür ve Muazzez Akkaya'ya ithafen Mona Rosa şiirini yazar. Şair Karakoç,1950 yılında Mülkiye'de öğrenci iken yazmıştır bu şiiri. Ancak 2002 yılına kadar yayımlanmamıştır.
"Mona Roza" Türk edebiyatının en mahrem akrostiş şiiridir
Mona Roza'nın hikayesini bilmiyordum. Oldukça farklıymış. Paylaşım için teşekkürler @ezgidkyl.
Mona Roza'nın asıl hikayesi yukardakinden daha derin bu öyküde adı geçmiş sadece :)