Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
Ben felsefeye yeni başladım daha. Dün Politzer'in kitabını aldım, romanlaştırılmış değildi ama baya anlaşılır bir dille yazılmıştı.
Sıkılırım diye düşündüm, sıkılmadım hiç. Her yaştan insan rahatlıkla okuyabilir.
Bazı kitaplar görüyorum, yazar uzatmış da uzatmış, çok terim kullanmış vs vs. Bişey anlamadığım zaman siinirleniyorum bi de :)
Roman şeklinde olanlar varsa bulup okumak gerek gerçekten ;)
felsefe doğrudan verilirse okuyucu daha bilinçli bir şekilde bilgiyi ve düşünceyi ayırır, muhakeme eder, sonra alır. ancak romanlaştırılırsa okuyucu felsefeyi kurguyla beraber fark etmeden yutar diye düşünüyorum. fikir ve felsefe kitaplarının romanlaştırılması bu yüzdendir. bu şekilde yazar kendine daha çok taraftar bulabilir. romanlar, okunabilirliği ve anlaşılabilirliği daha kolay olduğundan okuyucuyu düşünmeye daha az iter. fikri gerçekten anlamak istiyorsak doğrudan felsefe kitaplarını okumamız gerektiği kanaatindeyim..
Kıyaslama içine girmek anlamsız, önemli olan doğru aktarabilmek olmalı. Fazla felsefi metin okumadım ama roman aracılığıyla felsefi düşüncesini okurlara aktarmak isteyen yazar ve düşünürlerden Sartre'ın Bulantısı ve Özgürlük Yolları üçlemesi oldukça başarılıdır.
@mrvszr, Yorumunuz için teşekkürler. Cevabınızdan bağımsız olarak tarih kitaplarının romansallaştırılmasıyla ilgili birkaç söz söylemek isterim.
Romanlaştırılmış tarih kitaplarına çok sıcak bakmıyorum açıkçası. Tarihi romanlar genelde savaşlarla ilgili oluyor ve olayları ciddi derecede dramatize ediyor. Tarihin de dramatize edilecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Özellikle de ölüler üzerinden yapılana karşıyım. Yüzyıllar önce yapılmış savaşlar bile yüceltiliyor, örnek gösteriliyor. Eski çağlarda savaşmak, katliamlar yapmak vs belki bir nebze anlaşılabilir ama günümüzde orta çağdaki savaşları savunmak, savaşları övmek -savaşı övmesek bile savaştaki galibiyetlerden dolayı övünmek- açıkçası hiç mantıklı gelmiyor. Bence tarih tüm çıplaklığıyla anlatılmalı. Anlatılmalı ki insanlar savaşın kazanan için de, kaybeden için de kötü bir şey olduğunu anlasınlar. Somut örnek vermek gerekirse;
İstanbul fethedildiğinde üç gün aralıksız yağmalandı. Orta çağ kurallarına göre fiilen alınan şehirlerin yağmalanma hakkı vardır. Yani şehrin yağmalanması o günün "Cenevre Anlaşmasına" uygundur. Fakat bunu bugün çoğu tarih kitabında bulamazsınız. Çünkü hoş bir şey değildir ve güzelim hikayeyi berbat eder. Sonuçta kimse şehri aldıktan sonra kadın-çocuk demeden gördüğünü zincire vurup köle pazarında satan bir orduyla övün(e)mez.
Başka bir örnek vermek gerekirse; "Çanakkale' de binlerce insan vatanı için şehit oldu." sözünü tüm eğitim hayatım boyunca duydum ama bir kere bile "Osmanlı İmparatorluğu 1. Dünya Savaşı' na girmeyebilirdi ve Çanakkale' de ölen binlerce insan ölmeyebilirdi." sözünü duymadım. Aynı şekilde Çanakkale ile ilgili kitaplarda da genellikle -istisnalar da var tabi ki- kahramanlık destanı işlenir. Vatanı için ölen binlerce genç yüceltilir. Kimse de demez ki "vatanı için ölen bu binlerce genç keşke ölmek zorunda kalmasaydı da vatanı için güzel şeyler yapabilseydi." Hepi topu üç insan koca imparatorluğu zorunda olmadıkları halde savaşa sokuyor ve bu tarih kitaplarında yer almıyor. Çünkü binlerce insanın "boş yere" ölmesi hoş bir şey değildir.
Toparlamak gerekirse; Tarih ancak olaylar tüm çıplaklığıyla anlatılırsa iyi anlaşılabilir diye düşünüyorum. Bu nedenle duygusallıktan uzak, nesnel bir şekilde anlatılmalıdır. Romanlaştırılan tarih kitaplarının tarihi öğretmek için doğru bir araç olduğunu düşünmüyorum.
Merhaba,
Bazı kitaplar felsefeyi romanlaştırarak anlatır. Bir nevi mesajı paketler ve okuyucunun paketi açıp mesajı almasını ister. Bazı durumlarda da doğrudan mesaj verilir. İki yöntemin de olumlu-olumsuz yönleri vardır.
Romanları okumak kolaydır fakat ana fikir kaçırılabilir veya yeterince anlatılamayabilir. Neticede kitabın ciddi bir kısmı kurguya ayrılmaktadır. Felsefe kitabında ise konu doğrudan anlatılır ve çok daha yoğundur. Ama anlaşılabilirlik ve akıcılık konusunda sorunlar yaşanabilir. Örnek vermek gerekirse Başkaldıran İnsan, Sisifos Söyleni gibi kitaplar her sayfasında durup düşünülmesi gereken kitaplardandır. Düşüş de bunlardan aşağıda değildir, her sayfasını düşünmek gerekir fakat anlaşılabilirliği daha kolaydır. Hayattan somut örneklerle desteklenen felsefe daha somut bir hal almaktadır. Bu durum da -belki felsefe kitaplarının en büyük sıkıntısı olan- "gerçek hayatta bir şey ifade etmeme, gerçek hayata dokunamama" sorununu ortadan kaldırabilir. Romanlaştırılmış bir felsefe kitabını okumuş biri hayatında somut değişikliklere gidebilir. Kitaptan kazancı, anlık haz noktasında kalmaz ve pratikte işine yarayacak noktaya gelebilir.
Kişisel tercihim romanlaştırılmış kitaplardır. Bu konuyla ilgilenenler tartışmaya katılırsa memnun olurum.