Yazmayı sevdiğinizi ve ileride bir yazar olmak istediğinizi düşünüyorum. Gelin, fikirlerimizi paylaşalım. Neler yazarsınız? Yazarken nelere dikkat edersiniz? Hiç kitap çıkarmaya çalıştınız mı? Hadi, bu grup sizi bekliyor! :)
Umarım gönlünüzce eserler ortaya çıkar arkadaşlar :) Severek okuruz kitabınızı.sonuçta artık ortak eserimiz var sayılır :)Ben de yazmaya çalışıyorum iki yıl önce yazdığım bir hikayenin bile hala üzerinde çalışıyorum :)
Umarım en kısa sürede tamamlarsın :) konusuna göre ve tabi ki senin birikimine göre süre değişir :) Ama romanını okumak için çok beklemeyeceğimizi düşünüyorum buradaki yazılarından :)
Bilakis, ben çok bekleyeceğimizi düşünüyorum :) Elimden geldiğince kusursuz ve başarılı olmasını istiyorum :) Eğer beni iyi olduğu konusunda tatmin etmezse kitap, ya çöpe gider ya da yeni baştan yazılır :D
İnşallah :) İnsanlar için iyi ve doyurucu bir sonuç verecekse bu meyveyi size sunmayı çok isterim :)
arkadaşlar, siz yazmaya devam edin, güzel gidiyor. ben yazarlık konusunda bilirkişi değilim, sadece bir okurum. roman yazmanın teknik unsurları hakkında da teorik bilgim yok. sadece kişisel görüşlerimi belirttim. sadece yazılanları yorumlayabilirim. Herkesin yeteneği farklıdır. örneğin benden -ne yaparsam yapayım- roman yazarı olmaz, ama bir eleştirmen olabilir. örneğin bir olay örgüsü oluşturamam, ama yazıdaki tutarsızlıkları veya çelişkileri hemen algılayabilirim; örneğin romanın ilk cümlesi "köprünün kenarına yaklaşarak neredeyse kükreyen asi nehre baktı." olursa, bu cümlede bir mantık hatası vardır diyebiliriz. okuyucuya, karakterimin bu köprünün üstünde neden olduğunu veya oraya nasıl geldiğini sen zaten biliyorsun, çünkü onu daha önce anlatmıştım der gibi oluyor sanki. kahramanımız köprünün kenarına yaklaşıyor da, karakter köprünün içinde mi dışında mı? romana betimleme ile başlanması gerekirdi, ya da şöyle olabilirdi: köprünün üstünde olduğunu varsayarsak; "köprünün üzerinde şöyle bir durdu ve kısa bir duraksamadan sonra köprünün kenarına yürüdü..." Buna benzer pek çok cümlenin kritiğini yapabilirim. Sadece örnek olsun diye bunu seçtim...
neyse arkadaşlar, siz romanı kurgulamaya devam edin. ben de kritik ile size yardım ederim, anladığım kadarıyla...
Sır sır, dedik dedik, büyük bir şey olsun dedim, kötü mü ettim acaba katılım azaldı :D
"Umarım hepiniz cümlelerinizle bir insanın hayatını değiştirirsiniz" temennisi çok güzel bir cümle Defne,çok hoşuma gittiğini belirtmek isterim. Bu cümle "yazma"yı bencillikten çıkartıp sosyal bir olaya çeviriyor .Benim de yazmanın en çok sevdiğim yönü bu.
Bir korna sesi ile kendisini toparladı, Bora yolu ortalamış bir vaziyette yol alıyordu. Karşısındaki aracın şoförünün kendisine el hareketleri yaptığını görmüş ama görmemiş gibi yapmayı tercih etti. Müge'nin daha önceden anlaştıkları yere gitmediğinin farkına varmıştı. bunun sebebini de az çok tahmin ediyordu.
Müge ye döndü ve "Bana ne olduğunu söyleyecek misin"
"Bu kız babasının yaptıklarının bedelini ödemek zorunda kalmamalı"
"Ne yapmayı düşünüyorsun,nasıl kaçacağız kimden kaçacağız Tahsin 'den mi yoksa şu Büyük Patrondan mı ? gücümüz hangisine yetecek söyler misin?"
"Bir yol var aslında "
"Nedir"
"Bu aracı uydudan takip ediyorlardır,araç değiştirmeliyiz "diyerek sorduğu soruya cevap vermemeyi tercih etmişti.
Bora aracı bir parkın yanına dikkat çekmeyecek şekilde bıraktı.Saat 3'e yaklaşıyordu, Acıktığını hissetti birden.Böyle bir anda bunu nasıl düşündüğüne şaşırdı. Bora araçtan indi Müge ve kız hala araçtaydı.
"Hadi artık inin" dedi.
Müge dışarıya çıkarken Bora
"Sahi bu kızın ismi neydi "dedi.
Araca yaklaştıklarında hemen bir kişi kapıyı açıp, Bora ile Müge'yi ön koltuklara oturttu, direksiyonun başına Bora geçmişti. Hiç beklemeden yola koyuldular. Eskort eşliğinde hızlı bir şekilde söz konusu otele doğru ilerliyorlardı. "Bundan sonra ne olacak?" dedi Bora. Cevap vermedi Müge.Belki de veremedi, kendisi de bilmiyordu bu karanlık günlerinin ne zaman biteceğini. "Sen yanımdasın ya yeter" dedi Müge.Kısa bir sessizlikten sonra, "Bahsettiğin otele geldik" dedi Bora. Ardından arabayı kenara çekip beklemeye koyuldular.Kısa bir süre sonra Tahsin'den telefon geldi.Telefonun sesi arabanın hemen ön gözündeki torpidodan geliyordu.
Çok acıkmıştı,önündeki ekmekten bir parça daha kopardı ve Müge'nin gözlerinin içine baktı.Buğulu gözlerinde yaşadığı acının resmi vardı. Uzaklara dalmıştı.Kendisini huzura mutluluğa taşıyacak küçücük bir ışık arıyordu. Bora onu rahatsız etmemek için yemeğini çok yavaş yiyor ağzındakileri çok yavaş çiğniyordu. Odada onun yemek yerken çıkardığı sesten başka ses çıkmıyordu şu an. Müge ise onu çoktan unutmuştu. Bir süre sonra elindeki ekmeği yere bıraktı ve o da düşünmeye başladı ne olacaktı şimdi. Anlamadığı anlayamadığı o kadar çok şey vardı ki. Müge ye tekrar tekrar bunları sormak istemiyordu. Bora insanları ölümsüz yapmakla kafayı bozmuş insanların acımasızca kadınları kobay yaptıklarını öğrendiğinden beri bu adamlarla hesaplaşmak için sabırsızlanıyordu. Müge'nin ellerini tuttu ve "sence sonu ne olacak,nereye kadar gidecekler bunlar" dedi
"Şebnem” dedi Müge soğukkanlılıkla. "Tahsin söylemişti." Hemen bir plan yapmalıydı. "Fazla dikkat çekmeden yeni bir araç bulmalıyız." dedi Bora'ya dönerek. Karşıdan bir araç geldiğini gördü. "Arabaya bin" dedi Bora'ya. "Ne?" dedi Bora şaşırmış bir şekilde, "Müge ne-" "Bin!" dedi Müge tekrar, arabanın kapısını açarak Bora'yı kolundan tutup içeri tıktı "ve ne olursa olsun gözükme". Sonra karşıdan gelen arabayı durdurdu. İçerideki adama sıcacık gülümseyerek "Affedersiniz, ancak arabam bozuldu ve nasıl tamir edeceğimi bilmiyorum, acaba yardım eder misiniz?" dedi. Adam elbette diyerek dışarı çıktı. Çıktığı gibi Müge silahını çekti. "Anahtarları ver" dedi adama sakince. Adam kontağın üstünde olduğunu söyledi ve canını bağışlaması için yalvarmaya başladı. Müge adamı kolundan tutup kendi arabasına doğru götürdü. Bora ve Şebnem'e inin dedikten sonra adamı içeri oturttu. Arabanın anahtarlarını verdikten sonra "Sür," dedi. "bunu kullan. Eğer peşine birileri takılmış gibi bir hisse kapılırsan da aldırma," dedi. Bora Müge'nin kurnazlığına şaşıyordu. Son derece korkmuş olan adamın yanına giderek "Bu seninle ilgili bir şey değil dostum, bu yalnızca... ölüm kalım meselesi dedikten sonra Müge'nin yeni araca binme emrine uyarak bindi. Adam hemen gaza basarak uzaklaştı. Bora arabaya binince Müge'ye "Evet, gerçekten de hiç dikkat çekmediğimize eminim" dedi gülmesini bastırarak. Şebnem de yerini almıştı. Kulaklığı hala kulağındaydı ve aldırmaz bir halde dışarıyı seyrediyordu. Müge hızla sürmeye devam etti. Yarım saat kadar sonra bir orman yoluna girdiler. 10-15 dakika kadar da orada ilerledikten sonra ormanın içinde bir açıklığa yapılmış, iki katlı bir eve geldiler. Bora geldikleri yola doğru bakınca buranın oldukça korunaklı bir yerde olduğunu fark etti. Evin önüne park edip indiler. Müge evin kapısını açarak onları içeri aldı. Bora o ana kadar hiç konuşmamıştı ama artık bazı açıklamalar istiyordu. Müge'nin önüne öylece dikildi. Kız da artık kulaklığını çıkarmış, ilk kez görüyormuş gibi Müge'ye bakıyordu. Onun da bir açıklama beklediği aşikardı. Uzun bir sessizlikten sonra Şebnem "Burası babamın evi değil" dedi. Müge sessizce başını salladı. "Patronlarınızı da göremiyorum" Müge tekrar başını salladı. Müge evi biraz inceledi, bir iki şeyi eline alıp bıraktı. Açıklama yapmaktan kaçtığı belliydi. Sonunda "Pekala," dedi. "burası anneannemin eviydi. 3 yıl önce birden ortadan kayboldu. Ona ne olduğunu bilmiyorum. Şebnem, şimdi beni iyi dinlemeni istiyorum. Korkarım patronum sana zarar vermek istiyor. O yüzden... kaçtık. "Bir süreliğine saklanmak zorundayız. Beni anlıyor musun?"
"Evet" dedi Şebnem.
"Peki öyleyse" dedi Müge. "Yukarıda üç yatak odası var. İstediğinizi seçin. Ben nöbet tutacağım, bu arada da yiyecek bir şeyler bulabilir miyim diye bir bakarım." Bora'nın midesi isyan ediyordu. Bu haber onu yatıştırmıştı. "Ben yaparım" dedi Bora. "Şöyle bir etrafa bakayım"
"Peki" dedi Müge.
Bir şeyler yiyip uyudular. Bora Şebnem'e göz kulak olmak için hemen yandaki odada kalıyordu. Müge girişteki koltuklardan birinde elinde silahı, plan yapmaya çalışıyordu. O kadar dalmıştı ki Şebnem ona seslenene kadar kızın alnına bir silah doğrulttuğunu görmedi.
" Ne? Ne yapıyorsun Şebnem?" dedi Müge. Rüya mı görüyordu?
"Silahını at" dedi Şebnem.
"Ne yaptığını sanıyorsun?" dedi Müge tekrar. "Asıl sen hemen o silahı bırak. Bir kaza çıkabilir."
"Saf olma," diye alay etti Şebnem. Acemice tuttuğu silahına destek alırcasına sarılırken saklayamadığı bir tedirginliği vardı.
"Müge, Şebnem yo- hey hey hey!" diye merdivenlerden iniyordu Bora, Şebnem silahı ona çevirip köşeye geçmesini işaret etti. Bora "Neler oluyor?" diye sordu. "Kıpırdama, ya da kız arkadaşına veda et!" diye bağırdı kız.
"Ne?"
"Kapa çeneni ve kıpırdama! " dedi Şebnem sertçe. "Yoksa babama sizi patronunuzdan önce öldürmesini söylerim" Müge'nin yüzündeki inanamaz ifadeyi görünce de alaycı bir şekilde devam etti. "Ah evet, babam. Yol boyu konuştuklarınızı ona yolladım."
"Nası-?" diye soruyordu ki Müge birden anladı. Kız cebinden müzik çalarını çıkarak salladı.
"Nasıl bu kadar aptal olabildim?" dedi Müge.
"Babam ve patronunuz gelince hayıflanmaya bol bol vaktiniz olacak..." dedi Şebnem. "İkisini de aynı anda çağırdım, evet"
"Bunun nelere yol açacağının farkındasındır umarım? dedi Müge. "Siz kendiniz için endişelenin, benim zaten bir planım var" dedi kız muzipçe. Sonra sabırsızca saatine baktı. "Birazdan burada olurlar:"
Bora Müge'ye baktı. Müge hızlı hızlı düşünüyordu. Bora kızı ikna etmeye çalıştı. Şebnem'in tedirgin hali bir kat daha attı. Sonunda silahı biraz indirerek "Uslu durun!" dedi. Bora'ya da "Kes sesini! Beni kandıramazsın!" dedi. Ama silahını biraz daha indirmişti. Bu arada Müge'nin gözü yavaşça aralanan merdiven altı dolabına takılmıştı. Şebnem cama doğru yürüdü. Arabalar bahçeye girmeye başladı. "Lütfen!" dedi Bora Şebnem'e. "Bırak gidelim!" Müge artık olayları akışına bırakmıştı. Ne olacaksa olsundu. "LÜTFEN!" dedi Bora tekrar. "Yeter!" dedi Şebnem ve tavana ateş etti. Dolaptan zayıf ve bol elbiseli biri fırladı. Mügeyi kolundan tutuğu gibi dolaba çekti. Müge de Bora'yı. Dışarıdaki adamlar kavgaya tutuştu. İkisi içeri koştu. Şebnem Müge ile Boraya baktı ancak bir şey yapmadı. Dolabın kapağı kapanmıştı ki evin kapısı kırıldı.
Müge ve Bora bir tünelde koşuyorlardı. Geniş bir odaya vardılar. Müge kurtarıcısının yüzünü görmek için döndüğünde "Anneanne!" diye bir çığlık attı.
Arkadaşlar çok uğraştım çok da zevk aldım umarım beğenirsiniz. Anneannesini çatlak bir tip olarak düşünüyorum söyleyeyim dedim :)