Amatör Yazarlar

Yazmayı sevdiğinizi ve ileride bir yazar olmak istediğinizi düşünüyorum. Gelin, fikirlerimizi paylaşalım. Neler yazarsınız? Yazarken nelere dikkat edersiniz? Hiç kitap çıkarmaya çalıştınız mı? Hadi, bu grup sizi bekliyor! :)


Tür: Amatör Yazarlar | Açılış, 09 Temmuz 2011
<< tüm tartışmalar

Hikaye yazalım.

Tartışma Cevapları
« geri 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11

1 ile 10 arası cevap gösteriliyor, toplam 102 cevap.
7 kişiden 7 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

Takılı kaldığı yerden gözlerini aldı ve şimdi dedi.Daha fazla takılı kalırsa hep o anlara hapsedileceğini biliyordu.Bu kez başaracağını biliyordu.Karanlığa inat dedi seslice...Bunu başarmak zorundaydı.Yılmamalıydı.Sarı saçlarını eliyle geriye itti.Başkaca sarı saçlar geldi gözünün önüne.Bir cesette duran sarı saçlar...Tekrar düşüncelerinden uzaklaştı.Kaç gündür yıkanmıyordu ? Yol alırken evine doğru asıl yol aldığının kendi içi olduğunu eve varınca farkedecekti.Nehir gürül gürül akmaya devam ediyordu.İçinde kopan fırtınanın sesi bunu bastırıyordu.Kendinden kaçabilecek miydi ? Sahi sırlar ne kadar sır olarak kalırdı ?

11 yıl, 11 ay     
6 kişiden 6 kişi beğenmiş.

Şöyle yapalım: Ben hikayeye başlayayım, siz devam ettirin :)

"Köprünün kenarına yaklaşarak neredeyse kükreyen asi nehre baktı. Bu nehir ona her daim hayatını hatırlatıyordu. Durmadan, dinlenmeden, neredeyse soluk almadan geçen hayatını... Bir kere bile içten gülmesini istemeyen, kendisine düşman yaşamını...
Ardında bırakacağı, bildiklerine muhtaç dostlarının şu anda umurunda olmadığını tekrarladı içinden. Bildikleri fazlasıyla ağırdı. Düşmanından duyduğu her kelime beyin kıvrımlarında ilerlerken, hala ilk andaki kadar çaresiz hissediyordu kendini. Ve bir kez daha ölüp kurtulmayı diliyordu.
Köprünün soğuk, taş duvarına ellerini koyup son kez, karanlığı yudumlayan geceye baktı. Ne kadar da çok yıldız vardı. Ve ne kadar çok sır... Ölünce unutacaktı, değil mi? Cesetlerin hafızası yoktu sonuçta. Cesetlerin sırlarını anlatacak bir dili yoktu.
İstemeden gülümseyerek kollarından güç aldı ve duvarın üzerine çıktı. Doğrulurken hala gülümsüyordu."

Bundan sonrasını istediğiniz gibi devam ettirebilirsiniz. Kahramanın adını ve cinsiyetini siz seçin :) Ne çıkacağını merak ediyorum :)

11 yıl, 11 ay     
6 kişiden 6 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

Şimdilik sorunumuzu halledelim dedi Müge.Adamların önünden geçip giderlerken göz göze gelmeye çalıştılarsa da başaramadılar.Karşı koridora doğru yürürken akıllarından onlarca şey geçiyordu.Tek yapmaları gereken o odaya girebilmekti.Ya da içeridekileri dışarıya çıkarabilmekti.
Yürürken daha yakın olmak zorunda kalmaları Boranın işine geliyordu.Ona sarılmayalı,dokunmayalı,yakın olmayalı çok uzun zaman olmuştu.Yıllar ondan bir şeyler koparırken kendinden de bir şeyler götürmüştü.Bir dolu şey yaşamış,çok acılar çekmişti.Ama onu hiç unutmamıştı.Zaten belli değil miydi Mügenin yanındayken neler hissettiğinden.Çok güzel günleri olacağına dair inancı onu kaybedince biraz körelse de şimdilik her şey yolunda gidiyordu.
Birden şimdiye döndü.Tehlikenin yakınındayken nasıl olur da bu kadar dalabilirdi.Düşünmesi gereken şimdiki zamandı.Geçmişe takılı kalmaması gerekiyordu.Özellikle şu an...Müge anlaşıldı mı deyince Mügenin söylediklerini duymamış olduğunu farketti.Tamam mı dedi Müge tekrar.Anlaştık mı ...Tekrar edecek kadar vakti yoktu Mügenin.Arkalarına takılı bir çift göz onları takip etmekteydi.Kapıdaki adamın gözleri...O geceki akan nehrin sesi kadar sertti.Ters giden bir şeyler olduğu bu bakışlardan belliydi.Müge köşeyi dönünce dedi.Tekrarlayabileceği en kısa cümle buydu...

11 yıl, 11 ay     
6 kişiden 6 kişi beğenmiş.

Katılımınız ve sözleriniz için teşekkürler :)

Sözlerini bitirdiğinde sadece nehirden yükselen sesin boşlukta yankılanması kalmıştı. Bir süre iki adam -:)- arasında sessizlik oldu. Sessizlik uzadıkça onu düşüncelerinden uzaklaştıran ihtiyarı tepeden tırnağa süzme gereği duydu. Adam ellilerinde gösteriyordu. Üzerinde şık, taba rengi bir takım elbise vardı. Yüzü kırışıklıklarla dolu, gözleri acılıydı. Ay ışığında seçebildiği sadece bunlardı. Bir de, esen rüzgarla havalanan hafif uzun, beyaz saçlarının altında, olması ve doldurması gereken yerde olmayan sağ kulağı...
Şaşkınlıkla "Sırrı biliyorsun." dedi.
"Evet." dedi yaşlı adam. "Biliyorum. Kızımı bu uğurda kaybedeli yıllar oluyor." Bir an duraksama gereği hissetti. Sonra mırıldandı. "Adım Tahsin Dinçer. Bu günaha tanık olan babalardan yalnızca biriyim. Sen de Bora olmalısın. Her şeyi bilen ve gerçekte yaşayan tek insan."
Bora yutkundu. "Tesadüftü." dedi, ağlamaklı bir sesle. "Sadece tesadüf... Öğrenmek istemedim. O kızları götürüyorlardı. Fuhuş çetesi sandım. Hatta organ mafyası... Bunun için götürdüklerini nereden bilebilirdim!"
Tahsin elini havaya kaldırarak durmasını emretti. Gözlerindeki kararlılık hiçbir bahaneyi umursamadığını gösteriyordu. "Bunları konuşacak vaktimiz olacak." Elini şıklattı.
Bora apansız ensesine inen darbeyle sarsıldı. Sonra fark bile edemeden karanlığa daldı.

Devam! :D

11 yıl, 11 ay     
6 kişiden 6 kişi beğenmiş.

kendini kaybedecek hiçbir şeyi olmayan biri gibi hissediyordu. altındaki nehrin neredeyse siyah dalgalarının vadettiği sonsuzluk ruhunun susamışlığını gideriyordu. bir an, sadece kısa bir an kendini bu sonsuzluğa bırakma, hayatın keşmekeşinden kaçma isteği duydu. Ama yaşamının kendi isteğiyle gerçekleşmediği gibi ölümü de kendi isteğiyle olmayacaktı. belki şimdi herşey fazlasıyla ağırdı ama bir gün tüm bu yükten kurtulmanın bir yolunu bulacaktı. çaresiz değil güçlü hissedecekti. eğer elini doğru oynarsa bildiği sırlar nehrin azgın akışını bile kendine çevirebilirdi.
(hikayeyi bir yere götüremedim gerçi ama olsun benimde tuzum biberim oluversin dedim)

11 yıl, 11 ay     
6 kişiden 6 kişi beğenmiş.

Suratına atılan bir sürahi suyla nefessiz kaldı. Gözlerini kocaman açıp derin bir nefes aldı. Karşısındaki kadının kıkırdamasını duyduğunda öfkesini bastırmak için yumruklarını sıkıyordu.
"Rüya mı görüyordun?" diye sordu kadın, gülümseyerek.
"Evet." dedi Bora. Yüzündeki su damlalarının bir kısmını eliyle temizledi. "Nereden anladın?"
"Sırıtıyordun." Gülüşü daha da genişledi. "Rüyanda kimi görüyordun?"
Bora gözlerini devirdi. "Seni."
Kadın biraz ciddileşmişti. "Peki, beni karşında gördüğüne şaşırmıyor musun?"
"Şaşırmıyorum." diye terslendi, genç adam. "Son birkaç gündür hiçbir şeye şaşıramıyorum."
Kadın elindeki sürahiyi yanındaki masaya bıraktı. "Kayıtlarda Tahsin Dinçer bir ölü olarak geçiyor. Böylece kendini devletten koruyor. Bunu ben de yaptım. Artık bir kimliğim yok."
"Ayrılırken bana 'İyi bir şey uğruna.' demiştin. O gün aklıma gelen şeylerin masumiyetini bilsen bana gülersin."
"Sana zaten gülüyorum Bora. İyi kalpliliğine, intihara kalkışmana, masumiyetine gülüyorum." Durdu. Devam ederken kırgın gibiydi. "Öldüğümü duyduğunda hiç üzülmedin mi?"
Bora istemeden kızardı. "İnanmadım ki..."
Kadın kaşlarını çattı. "Neden?"
"Kayıtlarda intihar ettiğin yazıyor. Sen intihar etmezsin." Kadının, cevabından tatmin olmadığını görünce konuyu uzatmadı. "Bu işi ne zamandır biliyorsun? Bir yıldan fazladır mı?"
Kadın bu kez kaşlarını kaldırdı. "Evet. Bir yıldan fazladır biliyorum. Bir dönem beni de bu işe sokmaya çalıştılar ama kaçmayı başardım."
"Asıl amaçları ne?"
"Genetik mühendislerinin mi, yoksa devletin mi?"
"Mühendislerden başlayabilirsin."
Kadın etrafına bakınıp yıkık bir sandalye buldu. Altına çekip oturdu. "Kadınları hamile bırakıyorlar ve üstlerinde deneyler yapıyorlar. Amaçları insanları ölümsüz yapacak şeylerin daha doğmadan sağlanması. Hiçbir bebek ve hiçbir anne deneylere dayanamıyor."
Bora duyduğu her şeyi bir kez daha hazmetmeye çalıştı. Atlamalıydı. O köprüden atlamalıydı. "Devlet?"
"Ölümsüzlük para eder." diyerek omuz silkti kadın.
"Müge," Bora derin bir nefes aldı. Ona sarılmayı istiyordu. Ona kaçmaları gerektiğini, işin büyüyeceğini, devletle başa çıkamayacaklarını söylemek, bir cümlede bahsedip geçtiklerinin onlarca kadının hayatına mal olduğunu anlatmak istiyordu. Ama yapmadı. Sadece "Nasıl hamile kalıyorlar?" diye sordu.
Müge ayağa kalktı. Beyaz gömleğini düzeltti ve "Tecavüz değil." dedi. "Buna da sevinmek lazım. Yapay döllenme yapıyorlar."
"Sen bu döllenme işinden nasıl kaçtın?"
Müge omuz silkti. "Kaçamadım." Bora'nın büyüyen gözlerini görünce gülümsedi. "Hadi, yemek yiyelim."



Fazla mı iddialı? :/

11 yıl, 11 ay     
5 kişiden 5 kişi beğenmiş.

Müge'nin çığlığıyla irkilen Bora, telefon kulağında arabadan inmişti bile. Ne olduğunu anlamak için ona doğru döndüğü sırada, Müge sendeleyerek kollarına doğru düştü. İkisi de bu anın ve aralarındaki mesafenin bir anda kapanmasının şaşkınlığıyla hareket edemeyerek birbirlerine bakıyorlardı. Kulağında, bir sesin boğazını temizlediğini farkedip kendine gelen Bora, Müge'nin ayakta durabilmesi için yardımcı olmaya koyuldu. "Plan değişti. Yanınıza göndereceğimiz kişi ortadan kayboldu." diyordu kulağındaki daha önce hiç duymadığı ses. Ayakkabısının kırılan topuğu yüzünden bileğini burkmuştu. Az önceki yakınlaşmalarından dolayı aklı hala Müge'deydi. "Anlamadım." dedi telefondaki sese. "En son otuzdört saat önce evinden çıkarken görülmüş. Şu an için bu işi tek başınıza halletmek zorundasınız." "Bekle ama bi..." Suratına kapanan telefonla orada öylece dikilirken, olabilecek bütün kötü senaryoları getiriyordu aklına. Durumun farkına varan Müge derin bir nefes alıp, onu kolundan tuttuğu gibi otele doğru sürüklemeye başladı.
İçeri girdiklerinde Bora, her şey için fazla plansız olduklarını farketmişti birden. Resepsiyona doğru emin adımlarla ilerleyen Müge'yi takip ediyordu endişeyle. "Endişelenme. Her şey önceden ayarlandı." diye mırıldandı Müge. Otele girişlerini yapıp odalarına geçtiler. Kızın kaldığı odanın hemen altındaydılar. "Gelmesini beklediğimiz adamımız, kilitli yerlere girme veya oralardan çıkma konusunda tam anlamıyla profesyonel biriydi." diyen Müge'ye "Peki şimdi ne yapacağız?" diye sordu Bora. Dudakları imalı bir şekilde yukarıya doğru kıvrılan Müge, "Ben de bu konuda bir iki ufak numara bilmiyor değilim." diye yanıt verdi. "Başlayalım mı?"
Yarım saat kadar sonra Müge'nin kendince hazırlıklarını tamamlamasının ardından, alt kattaki merdivenlerde dikiliyorlardı. "Gerçekten 'büyük patronun' kızını koruyan birilerinin olabilceğini hiç düşünmemiş miydin?" diye dalga geçerek sordu Bora. Bakışları, ne yapacağını şaşırdığı her an yaptığı gibi dudaklarını kemiren Müge ile deneyimli oldukları her hallerinden anlaşılan, girmeye çalışacakları odanın kapısı önünde dikilmiş iki koruma arasında gidip geliyordu. "Ne yapmamızı önerirsin peki?" dedi Müge. "Bana kalırsa bu adam bizi yem yapmaya çalışıyor. Duruma baksana, iki deneyimsiz çaylağı kurtların inine tek başlarına gönderiyor." dedi Bora. Bora'nın paranoyasına aldırmadan konuşmaya devam etti Müge: "Yapabileceğimiz bir şey var aslında... Ama az önce bileğimi fena burkmuşum. Bu yüzden tek başıma halledemem, senin yardımın büyük önem taşıyor." Kendini tehlikeye atmakta hala gözü kara olan Müge'ye bakarak iç çekti Bora: "Peki. Bunu atlatırsak sıradaki nedir acaba... Ne yapmam gerekiyor?"

Oldu mu acaba bilemedim şimdi. :/

11 yıl, 11 ay     
5 kişiden 5 kişi beğenmiş.

tüm bu düşüncelerden cılız bir ses ile sıyrıldı. Hayatındaki olağan seslerden hiç bir farkı yok gibiydi.Fakat onu iki dünya arasında seçim yapacağı bir dönemde,yaşadığı dünyada gerçekleşen belkide son olaydı. Düşüncelerine esir olmaktan dünyayı zor gören gözlerini, karşısında karaltısını görebildiği kişiye çevirdi. Uzun zamandır bir insanın kendisine seslendiğini hatırlamıyordu. Kendisini bu dünyada yaşayan bir varlık olarak hissetmiyordu. İnsanlar onu park köşelerinde, çatı saçaklarının altında ve kaldırımlarda hep görmezden gelmişler,gözlerini hep kaçırmışlardı. Oysa şimdi birisi çıkmış ona yumuşak bir ses ile sesleniyordu.Hatta umut dolu gözleriyle gözlerinin içine bakıyordu. Ona "Hey Dostum" diyen insana doğru tüm bedeniyle dönmesi vaktini almıştı. Yorgun bedeni ayakta durmaktan, insanlığını kaybetmiş bu dünyadaki son umut ışığını görmekte zorlanıyordu.
(Cinsiyeti,yaşı belirlemek yazarın hakkı :)))

11 yıl, 11 ay     
4 kişiden 4 kişi beğenmiş.

ona dikkatlice baktı. karşıdaki gözlerini kaçırmadı. tekrar seslendi hatta ona. gülümsedi. "sen de buraya sık sık gelir misin benim gibi?" diye sordu karşıdaki. gözlerini nehrin haşin sularını çevirdi tekrar gülümseyerek. "bazen," diye devam etti, "ne zaman yaşamaktan usansam uğrarım buraya. düşünürüm, gözlerim, hayatı anlamaya çalışırım. hatta..." durakladı bir an. söyleyeceklerinden utanmış gibiydi. "bazen şu suları keşfe çıkmayı düşündüğüm bile olmuştur..."

yazdıklarınızın yanında anlatımım çok basit kaldı ama idare edin arkadaşlar benimki de böyle işte :) ben karakteri kız olarak hayal ettim ilk anda, sanırım saçlardan dolayı, ama yazarın hakkı olduğuna katılıyorum.

ve bu arada, başlık çok güzel, bir Vikitap üyesi olmaktan tekrar mutluluk duyuyorum :)

11 yıl, 11 ay     
4 kişiden 4 kişi beğenmiş.

hikaye düşündüğümün tam aksi yönde ilerliyor, yani... sevdim bunu! hep yapalım :)

Nerede olduğunu tamamen anlayınca birden telaşa kapıldı. Nefesi daralmaya başladı. Sanki duvarlar üstüne üstüne geliyordu. Klostrofobisi etkisini göstermeye başlamıştı yine... Hemen pencereye koştu, camı açmaya çalıştı ancak sıkışmış kanadı yalnızca birkaç parmak aralayabildi. Orada ne kadar öyle kaldığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Ama olanları düşünmeye bol bol vakti olduğunu anlayana kadar bir parça sakinleşmişti. Artık düşünmeye başlasa ve plan yapsa hiç fena olmayacaktı. Ama daha önce yapması gereken daha önemli bir iş vardı.
...
Elini hafifçe gömleğinin ucuna silerken tekrar cama doğru ilerledi. Burada daha ne kadar kalacaktı? Kaçmalı mıydı? Kalmalı mıydı? Düşünemiyordu bile. Çok yorgun ve aç olduğunu hatırladı. O an yapabileceği en iyi şeyin uyumak olduğuna karar vererek bir köşeye kıvrıldı.

Bu arada arkadaşlar, sizden bir şey rica edeceğim; bazen cümlelerim bozuk olabiliyor. Gördüğünüz yerlerde uyararak bana yardımcı olabilirsiniz. teşekkürler :)

11 yıl, 11 ay     
« geri 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11
Bu gruba katıl!
Grup Kütüphanesi
Tüm Gruplar