Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
Zahide, tamamen katılıyorum.
Kadın kadına saygı duymazsa bu iş olmaz, olamaz, balık baştan kokar. Kimi erkeklerin ağzından duyduğumuz "şu kadınlar araba kullanmasın, kadınlara ehliyet verilmesin" , "bayan ortopediste mi gidilir gücü mü var onun" vsvs bir sürü ipe sapa gelmez söylemleri kadınlardan da duymak çok acı, acıdan da öte sinir bozucu. Kadının kendini küçümsemesini anlamıyorum, anlayamıyorum. Verecek örnek, söylenecek söz çok da varacağım yer sizinkiyle aynı, o kadar haklısınız ki, her şey zihniyet meselesi, kadının kendine sahip çıkma meselesi.
Ben ne bir Erkeğe emanetim ne de bir Erkeğe muhtacım.bu yaşıma kadar da bir kadın Tarafından getirildim çünkü annem hem anne hem baba oldu,kadın isterse olur.ilkokulda eteğimi açmanın oyun olduğunu sanan arkadasım karnına tekmemi yiyince bu sanısından vazgeçti.Bizim akşam ezanı okununca eve gitmemizin nedeni yemek yemek içindi başımıza bir şey gelir diye değil.Ben doğum kontrol yöntemlerini Üniversite'de erkeklerle aynı Sınıfta öğrendim.çünkü bunun normal ve bilimsel bir şey olduğunun farkındaydık.Her kesimden öğrenciler gelen okullarda okudum hormonları tavan yapmış erkeklerden en ufak bir sırıtış dahi çıkmadan.Regl olmak yaratan Tarafından üremek için sağlıklısın anlamına gelirken ülkemizde kirlilik olarak yorumlanıp söylenmeye dahi utanılıyor.Babasının bile nefsinin kendine coşacağı aşılanarak büyütülenler bu zihniyete bürünüyor.yani aslında kadının kadına yaptığını kimse yapmıyor.Bize öğretilen ayıplar hırsızlık,başkasının önünde salçası ekmek yemek,iftira falandı.Şimdi hepinizin kadınlı erkekli ayıpladığı şey benim etek boyum,saçımın rengi.BU ÜLKEDE BIR YERLERDE HALA OĞLUNU "ERKEKTİR YAPAR, ASLANSIN SEN,PAŞASIN SEN,ELININ KIRI,ERKEK O " DIYE BÜYÜTEN KADINLAR OLDUKÇA BUNUN SONU GELMEZ.BU ZIHNIYETI BITIRECEK OLAN KADINDIR!SESSİZ KALMAYIN SESSIZ KALIRKEN DE ERKEKLERI AŞAĞILAMAYIN.AŞAĞILARKEN KENDI OĞLUNUZU ,KIZINIZI NASIL BIR ZIHNIYET ILE YETİŞTİRDİĞİNİZE BAKIN.ZİHNİYETİNİZİ DEĞİŞTİRİN CAHIL OLMAYIN.CAHİL OLDUKÇA YARIN ÖBÜR GÜN AĞLAYARAK TOPRAĞA VERDİĞİMİZ ÖZGECAN SIZIN BİZİM EVLATLARIMIZ OLACAK.BENİM SÖYLEYECEKLERIM BU KADAR.
erkektir yapar anlayışına oldum olası sinir olurum. eşimle hiçbir ilişkimde de o erkek ben kadınım susmalıyım diye düşünmedim. ayrıca bu vahşete kesin vardır bir iş ,kızda da hata vardır gibi yorumu yapanlara inanamıyorum ki eşim yapsa ağzının payını verecem. bu tarz konuşmaların yapılmasına bir kadın olarak izin vermiyorum sizde vermeyin. ama provokasyonlara da sakın gelmeyin en ufacık şeyde bizleri birbirimize düşman haline getirmeye çalışan bir sistem oluştu. her şey siyasete dökülmeye başlandı. burdaki durum insani bir durum sadece kadın erkek çatışması ya da siyasi olarak da algılanmasın
Doğru şeyler söylüyor olabilirsiniz, ama gerçek ile doğru aynı şey değildir. Doğrular ile değil gerçekler ile yaşam sürer. Yukarıdaki yazımda erkek egemen bakış açısını eleştirmiştim. Benim yazımın altına yazılanlar (kişisel) kadın bakış açısını yansıtan hatta kısmen feminist bir bakışa savrulan yorumlar yazılmış. Sorunun kaynağını cinsiyet bakış açısıyla erkekler olarak göstermek doğru bir tercih olmaz. Temelde bu tür sorunların ana kaynağı erkeklerin kadınlara baskın gelmesi ve kadınları fiziki ve sosyal anlamda otoritesi altına alabilme yetisinden kaynaklıyor gibi görüsünde, aslında sorun erkekler vaya kadınlar değil, sorun eşitlik meselesi. Kadın, erkekle eşit mi, eş değer mi? Kadın ve erkek eşitliğinden tam olarak ne anladığımızı bilmiyoruz henüz. Erkek egemen bir anlayışı kadın egemen bir bakış açısıyla eleştirmekle bir sonuca varamayız. Olaya İnsan odaklı bakmalıyız; kadın hakları değil, insan hakları; kadın erkek eşitliği değil, insanların eşitliği. Bundan sonra asıl konuya odaklanabiliriz ancak....
Bazen bir kadına muhtaç oluruz, bazen bir erkeğe, bezen her ikisine de. Bazen hiç birisine de muhtaç olmayabiliriz. İster prematüre bebek ol, İster (tüm insanlar, cinler, hayvanlar ve tabiat emrinde olan) Süleyman Peygamber ol, MUHTAÇSIN: Bir anneye bir babaya, veya sadece anneye, veya babaya; bazen bir kız arkadaşa, bir erkek arkadaşa veya sadece bir erkek arkadaşa, bir kız arkadaşa; bazen bir sevgiliye; bazen hem erkek bir dosta, hem kadın bir dosta; bazen bir eşe, genelde iyi bir ruh ikizine; bazen bir erkek çocuğa, bezen bir kız çocuğa, bazen her ikisine de...
Kısacası hepimiz hepimize bazen veya her zaman muhtacız!
Bir de, tanıdığım kızların neredeyse tamamı, okullarda okurlarken (en azından sözlü-kısmen fiili)) tacize uğradığını belirtiyor ve bunu erkeklerin tacizci olduğuna dair kanıt olarak sunuyorlar. Bu konuda bir kaç şey söylemek isterim. Cinsellik konusunda doğal olanla (doğal olan derken olması gereken demek istemiyorum), ayılık-zorbalık (bazıları da hayvanlık) olanı ayırmalıyız. Gelişmiş ülkelerde taciz oranı gelişmemiş ülkelerden daha fazladır. Ama fiili taciz oranı gelişmemiş ülkelerde daha fazla. Örneğin 2013'de yapılan bir araştırmaya göre ABD'de yaşları 12-16 arasında olan kız çocuklarının yüzde 83'ü cinsel tacize uğradığı belirtiliyor (üstelik bu ülkedeki kız çocuklarının yarısından fazlası (erkek çocukların ise neredeyse yüzde 85ler oranında) reşit olmadan -orada reşit yaşı 16, bizde 18- ilk veya daha çok cinsel deneyimi yaşamış oluyor). Şimdi buradan taciz konusundan ne anlayacağız. Burada tacizi yapan kimdir aslında? Bir erkek öğrenci sözlü olarak bir cinsel tacizde bulunmasıyla, bir yetişkinin bulunması aynı şey mi? Ergenlik sorunları yaşayan bir çocuğun cinsel dürtüleri ile sözlü tacizde bulunması ile bir yetişkinin sözlü tacizi aynı şey mi? Bizim tacizden anladığımızla ABD'nin tacizden anladığı aynı mı şey mı acaba? Bir kız bir okulda 4 yıl okuyacak ve erkek bir çocuktan cinsiyete dayalı hiç bir laf işitmeyecek, hayalimiz bu mu? Var mı bir babayiğit, "benim erkek çocuğum asla küfür etmez veya en ufak cinsel imada bulunmaz diyebilecek biri". Hayalimiz YETİŞKİNLERİN ima yoluyla bile olsa tacizde bulunmadığı bir toplum!
Ben erkek çocuğumu şöyle yetiştireceğim demekle olmaz bu işler. Bir anne bir çoğuna bir yükler, toplum bin yükler. Bir anne çocuğuna sabah evde içi net bir şekilde gözüken bir bardak berrak su verir, çocuk akşam okuldan içi gözükmeyen bir litre kola içmiş olarak döner. Asla küfretme dersin çocuğuna, okula yollarsın, arkadaşları ona "hadi sen git kızlarla oyna" sözünün ezikliğiyle döner akşam eve. Kızlara karşı çok edepli ol dersin yollarsın okula, akşam eve, kızların ona "biraz erkek ol, kız gibisin" sözünün ezikliğiyle döner eve... vs. vs. Çocuğumu saf masum yetiştireyim dersin, sonra kurtlar sofrasına kuzu olabilir ve bunun sorumlusu da sen olabilirsin. Ne kadına karşı etken, ne de kadına karşı tamamen edilgen olan bir erkek yetiştirmek istemez hiç bir anne. Bu işler bıçak sırtı, Ne kuzu ne kurt, önemli olan dengeyi iyi tutturmak
ekler:
* ABD'de günde en az 10 taciz şakası yapılıyor, (youtube'a bakın).
* Amerika'da (örnek Brezilya) en çok reyting alan programlar "en iyi kim tahrik eder", "en klas kim taciz eder" programları (yalan değil, gerçek) vs... yazmakla bitmez
* Türkiye gençliğine çağdaşlığı ve batı kültürünü aşılamak için Türkiye'de kurulan ve tüm dizileri ile en çok izlenen kanal olmayı başaran ABD menşeli Fox kanalındaki evlenme programı hiç dikkatinizi çekti mi? Kanaldaki diğer tüm yapımlar batı tarzında, tek o program batı tarzında değil. ABD de biliyor, sorun evlenme olunca Türkiye'de erkek kadından üstündür diye. Okumamışı da, okumuşu da evleneceği erkekten ev, araba, para, kısacası garanti istiyor. Beni kimseye muhtaç etmesin, bana baksın, ama bana karışmasın... Kadını aşağılayan bundan daha rezalet bir program olur mu. Görücü usulu gericilikti hani.... Üstelik bu kanal tüm haberlerinde yerel olumsuzluklara karşı en sert muhalefeti yapan kanal.
* TİB verilerine göre Türkiye'de İnternet üzerinden video izlenme oranları %56 ile seks içerikli siteler ilk sırada (bu, sadece ağır cinsellik içeren video izlenme oranlarına ait, cinsel içerikli yazı metin ve resimler dahil değil).
* Geçen yıl, İnternet denetleme kurulumu neydi, tam hatırlamıyorum, oranın müdürü yaptığı bir açıklamaya göre, cinsel içerikli bir site varmış. Bu site 1000 TL site kurulum maliyeti ile 1 yılda tam 4 milyon dolar kazanmış. Mukayese için şu da söylenmiş. 20 milyon dolar yatırımla kurulan ünlü bir haber sitesinin ise yıllık net kari 250 bin dolar.
* Daha dün haberlerde ABD başkan yardımcısının yeni savunma bakanının karısına karşı erkek egemen davranışı örneğini gördük
* Bir soru: Bu konuya neden erkekler yorum yapmaz, hiç düşündünüz mü?
Asau ; Muhtaç'lık konusunda yazdıklarına katılıyorum.Ama burada sanırım bizlerin "muhtaç"lıktan ne anlayıp nasıl davrandığımız çok önemli.
Ben 26 yaşıma kadar muhtaçlığı mecburiyet olarak anlıyordum ve kimseden onun yardımı olmadan zahide bir şey yapamaz diye düşünmesinler diye,fakat daha sonra aslında herkesin herkese muhtaç olduğunu anladım.
Birbirimizin yardımına,sevgisine,ilgisine,fikirlerine vs. muhtacız
Anaokulu öğretmeni bir arkadaşım var,geçen dün daha 5 yaşındaki çocukların anlattıklarını,tepkilerini anlattı bana
erkek ve kız çocuğunun yetiştirilmesindeki farklılıkları ya da bunların çoxuklarda nasıl dışa dönüş yarattığını
evet sen haklısını şöyle yetiştireceğim diye olmaz belki ama temel odur bence
evde bir çocuk ( kız-erkek fark etmez) anne-babanın birbirine saygısını görürse daha farklı bakar,sevgisini görürse hele çok çok daha farklı bakar.
zaten aile olarak senin verip verebileceğin bu kadardır ve en fazla 5 yıldır !
sonrası gerçekten allahlık ! karşısına çıkan insanlar,öğretmenleri,arkadaşları... bunlarla yoğrulur çocuk
ve haklı olduğunu düşündüğüm şu var : bu işler gerçekten bıçar sırtı ! dengeyi çok iyi tutturmak lazım diz boyu dengesizlikle büyümüş bir nesil olarak bunu nasıl beceririm bir fikrim yok :)
soruna cevap : konuştuğum arkadaşlarımla bu konu iki cümle ile kapandı ! En modern :) adam bile bu konuyu "böyle gelmiş işte" diyerek sonlandırdı.Bence çoğu bu konuları konuşmaktan sıkılıyor ve haksız çıkabileceklerini düşünüyorlar.Oysa bu haklı haksız mevzusu değil sabahlara kadar konuşulabilecek bir konu.
Benim düşüncem bu
Senin nedir ?
Eştilikten konuşabilmek için öncelikle tarafları eşitlemek gerekiyor. Hala kadına aleyhine işleyen bir döngünün egemen olduğu toplumda çözüm kadına bir sürü yeni hak vermek değil, erkeğin tırnaklarını törpülemek. Ne zaman türlü medyada bu konu konuşulsa direk kadın şöyle olmalı , kadın böyle olmalı deniyor. Olumlu ya da olumsuz. Bu söylemin çok yanlış ve tahrik edici olduğunu düşünüyorum. Evde dayak yiyen küçüğü tuttukça büyüğün kendini kaybedip daha beter hırçınlaşması gibi.
Kadın ve erkek nasıl eşit olur bunu bana söyler misiniz lütfen? Çok rica ediyorum. Pratikte kadın ve erkek nasıl eşit olur? Bunu bir erkeğe nasıl izah edebilriz?
Eşitiz dediki bende çalışmaya başladım. Hak olarak devletin bana verdiği güvenceyle başladım buna. Ama evde devletin değil adı konulmamış bir geleneğin sözü geçiyor. Klasik bir şikayet, benim iş mesaim bitince ev mesaim başlıyor. Yemek, bulaşık, çocuklar, ödev,ev işleri. Bu eşitliği benim eşime nasıl izah edebiliriz?
Cumhuriyetten sonra yunan mitolojisinin sentorları yada bizim şahmeranlar misali garip varlıklara dönüştü erkeğimizi ve kadınımız.
İslam dini kadın çalışsın çalışmasın erkeğin hanımına bir yardımcı tutmasını salık verir. Hatta Hz. Fatıma ile Peygamberimiz arasında bu konuda diyaloglarda olmuştur. Bu sadece tek bir örnek.
Fakat bugün bu imtiyaza sadece ekonomik açıdan hiç bir sorunu olmayanlar sahip. Eşimden böyle bir şey istediğimde o kadar zengin miyiz cevabını alıyorum. O eskidenmiş deniyor.
Sen yardım et dediğimde ben erkeğim diyor. Tam anlamıyla deve kuşu misali .
Bu kadar ağır şartlar dolayısıyla şişen kadın patlar, ama erkek ondan önce patlamaya hazır olduğu için cinnet geçirmeye daha müsattir. Gücüde onun cinnetinden yanadır. vesaire vesaire.....
Sonra din adamaları kadının erkeğe karşı nazik konuşmasını, sabırlı olmasını salık verir. Psikologlar kadının deşarj olmasını, kendine yeni meşgaleler bulmasını ( bu kadar iş arasında bunu nasıl yapacağını düşünmezler) önerir. Kadın hep belirli ortamlara sıkıştığı için böyle olmuştur. Sanki bir kusurmuş gibi bu.
Hukukçular kadına bir kaç hak daha vermeyi teklif eder. Kadının kullanmayı bilmediği pek çok hakkı olur böylelikle. Siyasettçiler daha çok temsil hakkı savunur. Kadın adaylara sözde öncelik verirler. Kadın, kadın kadın....Neon lambası kadın. Erkeğin arzusunun, hiddetinin, nefretinin önünde parıl parıl parlamaktadır.
Çözüm ne?
Cinsellik, gelişmekte olan ülkelerde istisnalar hariç kadın-erkek ilişkisi üzerinden ifade ediliyor. Gelişmiş ülkelerde ise , bu konuyu da aşmış adamlar, herhangi bir ayrım yapılmıyor. Cinsellik=doyumsuzluk. İnsan nasıl her daim açlık hissedecekse cinsellikte böyle. Toplum ahlaki normlardan yoksunlaştıkça cinsel doyumun da sınırlarını kaldırıyor. Cinsiyet ayrımı hatta canlı ayrımı da kalkıyor. Çok afedersiniz, farkı yakalamak adına hayvanlarla ilişkiler söz konusu.
Cinsellik konusunda modern dünyanın verecek çok faydalı öğütleri olduğunu düşünmüyorum.
Çok sözü edilen ekonomik hak. Çalışıyorum ve ekonomik özgürlüğüm var. Peki ne işe yarıyor? Ayrıntıya girmeden, doğrudan düşündüğünüzde çok olumlu bir artı. Çalışmayan bir bayana göre, daha çok ilgi alanım var. Çünkü bu alanların finansını sağlayabilirim. Sinemaya gidebilrim. Böylelikle evde sıkılmaktan kurtulurum.
Örneklendirelim. Çalışmıyorum. Eşimle tartışmışım, canım çok sıkkın. Çocuklar bu tartışmadan ötürü çok mutsuz ve hırçın. baba çekip gidiyor. Ben evde çocukların hırçınlığından doğan enerjiyle baş etmek zorunda kalıyorum.
Çalışıyorum, baba çıktıktan sonra bende çocukları alıp çıkıyor sinemaya gidip deşarj oluyorum. Tabi yolda yine çocukların hırçınlıklarıyla mücadele etmek zorunda kalan ben oluyorum.
Küs olduğumuz için eşim zoraki yaptığı bi kaç vazifesini de aksatıyor onları da ben yapmak zorunda kalıyorum, çünkü çalışıyorum param var.
*Tartışmışız. Erkek çıkmış gitmiş bende kendimi deşarj olmak için alışverişe vermişim. çünkü çalışıyorum param var.
*Tartışmışız, evin ihtiyaçlarını almamış. sorun değil, çalışıyorum param var.
*Tüm çalışan bayanlar çok fit. Spora gitmem lazım , çalışıyorum, param var.
*Çalışan kadın güzel giyinir. Güzel pahaldır. Olsun çalışıyorum param var.
*Her gün yemek yapamam dışarıdan yiyelim. Çalışıyorum param var.
*
*
*
Sözünü etmeye çalıştığım kadının çalışmamasının daha olumlu sonuçlar doğuracağı değil. Çalışma hakkının erkeğin genetik kodları değişmedikçe kadın adına çok da olumlu sonuçlar doğurmadığı. Tartışma nedenlerini ortadan kaldırmıyor kadının ekonomik özgürlüğü aksine çeşitlendiriyor.
Kadına şiddetin önüne geçmek adına kadına verilen haklar erkeğin kadını sözlü tehdidinden ne kadar koruyabilir? Dayak yiyen pek çok kadın sırf bu korkudan eşinin yanına dönüp cehennem hayatını yaşamaya devam ediyor.
Evden uzaklaştırma. Bu adamı rokete koyup uzaya yollayamayacağınıza göre artan öfkesinden kadını ne kadar daha uzak tutabilirsiniz?
Özgecan Aslan'ın ve nice tek suçu kadın olmak olan kadınlarımızın anısına paylaşmak istedim bu yazıları. Yapabildiğim, yapabildiğimiz tek şeyin anılarına bir şeyler yazmak, paylaşmak olduğundan olsa gerek. Biri Beren Saat'ten, biri Can Dündar'dan. Bir de Diriliş'ten acı bir cümle.
"Demek ki hiç kimse suçlu değil bu işte; yine de onlar öldü, onları ölümlerinden suçlu olmayan kimseler öldürdü." -Tolstoy
"Uyku tutmaz bu gece, gözler dolar taşar boşalır… Yine yürüsek Taksim'e ne değişecek??... Kadın her geçen yıl daha değersiz bu ülkede… Biliyorum daha da sertleşecek her şey… Yine hafifletme, yine kadında suç arama, yine bulunur bir bahane… Yine aşağılanma… Yine mide bulantısı…
Kadın olmak zor, güzel bir kız olmak çok zordur ülkemde… Bugün o güzel yüze baktıkça neler geçiyor aklımdan: İlkokulda etek açmayı oyun yapan sınıf arkadaşlarımın hedefi olmak, okul eteğiyle eve yürürken yediğim onca laf, dersane dönüşü karanlıkta hızlanan adımlarım, göğsüme bastırdığım kitaplarım, taksilerin arkayı izlemek için ayarlanan aynaları, çıkma teklifini kabul etmediğim için canımı acıtan okul arkadaşlarım, ev telefonundan yapılan sapık konuşmalar, peşimden apartmana girip 15 yaşındaki bana ereksiyon halindeki cinsel organının gösteren o çocuğun yüzü, ellerim titreyerek eve kaçışım ve bunu kimseye anlatmayışım, kıçımı hem de bir kanal gecesinde elleyen sarhoş bir kanal yöneticisiyle tartışmam, sevgilisi olmamayı gururuna yediremeyen partnerler, arkadaşımın evinde tuvalete zorla dalıp dudaklarıma yapışan bir oyuncuyu itişim, mesleğim yüzünden yaftalanışım, aylarca peşimden koşan birini sanki ben sevgilisinden ayırmışım gibi tam sayfa haber yapışları, gizlice çakallıkla servis edilen göğüslerimin silüeti davası mavası, bilir kişi raporu lehime çıkınca geri çekilen davaya kocasaı araya girdi haberi, daha bugün fermuarım açık kalmış haberleri, aman ne önemli!!! Kadına, bedenine, seçimlerine, haklarına saygı göstermeyen kafalar! Rağmen çok sanslıymışım diyorum artık, hep teğet geçmişim. Tecavüz, bıçaklanma, kesilip bavula tıkıştırılma, otobüs durağına komada bırakılma, yakılma yaşamadım. İnsanlık suçlarına göz yummak suçtur!!! Bir gün hesap sorulur!!! Cinsiyet ayırmaksınız her vatandaşın canını haklarını korumak görevinizdir!!! Dilerim son gününü hiç hatırlama Özgecan hayallerinle huzur içinde uyu."
BEREN SAAT
"Fıkralarda bile yoktur, yarım hamile olmak. Ama hayatta var.
Bu devirde kadın olmak, yarı hamile olmak gibi bir şey.
Aynı anda hem hamile olmak, hem olmamak, hem de olmak-olmamak gibi yani...
Hem seksi ve erkeksi savaşçı Zeyna, hem de giyinip süslenip Ken'i bekleyen Barbie Bebek olmak.
Hem erkeklerle, aynı okullarda eşit şartlarda okumak.
Hatta daha iyi olmak. Hem de işe girebilmek için patronlara 30'una kadar evlenmeme, çocuk yapmama sözü vermek. Her sabah çocuklarının anası, sevdiğinin kadını olarak uyanmak.
Tüm dişi içgüdülerinle aynada hoş birini görene kadar çabalamak. Ve ardından ekmeğin peşine düşmek.
Erkek gibi çalışmak. İşinde mantıklı, dışarıda duygusal olmak.
İşinde atik, yırtıcı, tuttuğunu koparan.
Evinde narin, hassas, şefkatli olmak.
Güzellik bir yere kadar deyip.
O bir yere bir türlü varamamak. Hiç bitmeyen güzel, bakımlı, ince, genç kalabilme çabaları vermek. Kozmetiklere,estetik müdahalelere servet yatırmak.Nice okullar, üniversiteler okumak.
Masterlar, doktoralar yapmak. Ama hayatın anlamını ille de bir erkekte bulmak.
Hem saygıdeğer eş, muhteşem ev sahibi, başarılı iş kadını
Hem de o.... olmak.
Çok ciddi toplantılar, büyük pazarlıklar yapmak.
Bunları yaparken giydiğin ciddi pantolon takımların altına seksi jartiyer giymeyi unutmamak.
Seninle birlikte olmak için ne taklalar atan bu adamların,senin namusunu korumak için seferber olup kurallar koymasına gülmek.
Bu devirde kadın olmak. Ardı ardına değişimler geçirmek. Bitmek tükenmek bilmeyen şizofreniler yaşamak.
Bu devirde kadın olmak. Dedim ya.. Yarı hamile olmak gibi bir şey. Aynı anda hem hamile olmak, hem olmamak, hem de
olmak-olmamak gibi...."
CAN DÜNDAR